Guluv
Makaleyi PDF formatında kaydet
Guluv (Arapça: ّالغُلو), kelami terimlerden olup tarihte görünürde
Ehlibeyt'e aşırı sevgi besleyen kimselerin bu sevgiyi bahane ederek Ehlibeyt (a. s) ve özellikle
İmam Ali (a. s) hakkında sayısız rivayetler uydurmaları ve onları Uluhiyet makamına çıkarmaları neticesinde ortaya çıkan aşırıcı ve sapkın bir guruptur.
[Düzenle]
Şüphesiz hayır ve ahlaki güzellikler iki mahzurun veya iki aşırılığın arasında yer almıştır; örneğin, şecaat çılgınlıkla korku arasında olan itidalli duruma denir. Cömertlik cimrilikle israf arasında olan itidali ifade eder. Ehlibeyt'isevmek de guluvla (aşırıcılıkla) düşmanlık arasında yer alan durumu ifade eder. Ehlibeyt mektebine bağlı olanlar Ehlibeyt’in makamlarına bilmekte ve onların Son Peygamber
Hz. Muhammed’den (s. a. a) sonra bu Allah’ın en üstün yaratıkları olduklarına bilmektedirler ancak bu mektebin gerçeklerini bilmeyenler ya onları ilahlık makamına çıkararak aşırı gitmekte veya onların Allah tarafından verilen yüce makamlarını inkar etmektedirler. Resulullah (s. a. a) ve
Ehlibeyt İmamları (a. s), kendilerini sevmekte aşırıcı olanlarla kendilerini buğz edenlerin helak olduğunu ve bu aşırılıklardan korunanların ve onların gerçek makamlarına inananların ise kurtulduğunu bildirmişlerdir.
Emirulmüminin Ali (a. s) şöyle buyurmaktadır: "Resulullah (s. a. a) bana şöyle buyurdu:
“Sende
İsa'dan bir örnek var; bu özellik Yahudileri İsa'ya düşman etti, öyle ki onun annesine iftira ettiler;
Hıristiyanlara da onu sevdirdi, hatta onu sahip olmadığı makama düşürdüler... "
Dolayısıyla, burada, guluv ve buğz edenlerin dönmesi gereken merkez olan vasat hattın bilinmesi için Ehlibeyt’i (a. s) sevmenin derecelerini beyan etmemiz gerekiyor.
[Düzenle]
Guluv, lügatte haddi aşmak ve maksattan dışarı çıkmak anlamına geliyor;
Allah Teala buyuruyor ki: "Ey
kitap ehli, dininizde taşkınlık etmeyin ve Allah hakkında gerçek olmayan şeyleri söylemeyin!
Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah'ın elçisi, O'nun Meryem'e attığı kelimesi ve O'ndan bir ruhtur. Allah'a ve elçilerine inanın, (Allah) "üçtür" demeyin. Kendi yararınıza olarak buna son verin. Çünkü Allah, yalnız bir tek tanrıdır. Haşa O, çocuk sahibi olmaktan yücedir (münezzehtir). "
Şeyh Mufid (r. a) diyor ki: İsa Mesih hakkında haddi aşmak yasaklanmış, konuşmada maksattan çıkmaktan sakındırılmış ve Hıristiyanların onun hakkında iddia ettiği şey, haddi aştığı için guluv sayılmıştır.
İmamiyye Şiası'na göre gâlî (guluv yapan), Ehlibeyt (a. s) hakkında peygamberlik ve ilahlık gibi, onların kendileri için iddia etmedikleri makamı söyleyen kimsedir.
İmam Sadık (a. s) şöyle buyuruyor: "Bizim kendimiz hakkımızda söylemediklerimizi, bizim hakkımızda söyleyene Allah lanet etsin; bizi, yaratan, dönüşümüz kendisine olan ve işimizi elinde bulunduran Allah'ın kulluğundan çıkarana Allah lanet etsin. "
Guluv, fikrî sapma ve bozuk inancın ürettiği normal olmayan bir durumdur; bu fikrî sapma ve bozuk inanç insanın dini anlamamasına, Allah'ın kulluğu gerçeğinden uzaklaşmasına, Allah'ın mucizelerine önem vermeyerek kulların ilahlık derecesinde keramet ve saygınlığına inanmaktır.
Guluv birçok nedenlerden kaynaklanabilir; bunlardan biri, eski dinlerden geçen fikrî etkiler ve çöküntüler olabilir.
Kur'an-ı Kerim, yukarıda geçen ayette ve şu ayette olduğu gibi kitap ehlinde bu sapmaların varlığını bildiriyor: "Allah, Meryem oğlu Mesih'tir, diyenler küfre gitmişlerdir. "
Guluv düşüncesinin yayılmasının sebeplerinden biri de, insanlar içerisinde bir makam elde etmek isteyen kişilerin ilgi toplamak için uydurma söz ve hadisler yaymaları, veya Ehlibeyt düşmanlarının Ehlibeyt mektebinin takipçilerinin makamlarını düşürmek, düşüncesini çirkin göstermek, ve
tekfir etmek için hadis uydurmaları olabilir. Onlar bu siyaseti bu mektebin hadis ve kaynaklarını çirkin göstermek ve insanları ondan uzaklaştırmak için suçlamada bulunmak amacıyla gütmüşlerdir.
İmam Rıza (a. s) şöyle buyurmuştur:
"Bizim muhaliflerimiz, bizim
faziletimizle ilgili üç çeşit rivayet uydurmuşlardır: Bunlardan birincisi guluv, ikincisi bizim işimizde kusur bulmak ve üçüncüsü ise bizim düşmanlarımıza küfredenleri açıklamaktır. İnsanlar bizim hakkımızda bir guluv duyunca
Şiilerimizi tekfir ederler ve onların bizim ilahlığımıza inandıklarını söylerler; kusur duyunca onun bizim hakkımızda olduğuna inanırlar ve düşmanlarımıza isimleriyle küfredenleri duyunca da bize isimlerimizle küfrederler; Allah Teala buyurmuştur ki: (Onların) Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek sınırı aşıp Allah'a sövmesinler! "
(En'am , 108)
Bu sebeplerden biri de maddî çıkarlar elde etmek ve insanların mallarını ellerinden alıp batıl olarak yemektir. Diğer bir sebep de, Aziz Allah Teala'nın hükümlerine isyan etme eğilimine sahip olan kişilerin bu isteklerine kolayca ulaşma ve buna meşru bir çerçeve vermek isteğidir. Böyle kişiler haramları mubah kılar, ibadetleri hafife alır, boş ve faydasız işlere dayanırlar. Burada sıraladığımız bütün nedenleri göz önünde bulundurarak genel olarak şöyle diyebiliriz: Guluv, çeşitli kısımlarıyla, savaş ve muharebe meydanlarına çıkmaktan aciz olan İslam düşmanları tarafından sürekli verilen desteklerle ortaya çıkan bir olgudur. Ehlibeyt İmamları (a. s) bu hastalığının önünü almış ve mümkün olan her yolla bu akımla savaşmışlardır.
Gulatın en önemli görüşü, Resulullah’ın (s. a. a) ve Ehlibeyt İmamlarının (a. s) ilahlığına inanmaları, onları ilahlıkta Allah Teala'nın ortakları olduğuna, vahiy ve ilham almaksızın gaybı bildiklerine, onların hadis değil, kadim olduklarına, onları tanımakla hiç bir itaat ve ibadete ihtiyaç olmadığına, onları tanımanın yükümlülükleri kaldırdığına, Allah Teala'nın, kulların işlerini mutlak surette ve müstakil olarak kendilerine bıraktığına, Ehlibeyt İmamlarının peygamber olduğuna, bazılarının ruhunun bazılarına tenasüh ettiğine, kendilerine başkasının ruhu tenasüh edilenlerin ölmediklerine ve şehit olmadıklarına, aksine insana ölmüş göründüklerine, Ehlibeyt İmamlarının ilim, şecaat ve diğer ahlakî erdemlerde Resulullah’tan (s. a. a) üstün olduklarına ve bunun gibi Allah Teala'nın azametini, gücünü ve şanını düşürüp kulu Allah Teala'nın derecesine yücelten diğer fasit itikatlara inanmaktadırlar.
Çeşitli dönemlerde ortaya çıkan Gulat fırkaları oldukça fazladır; bunlardan tümü yok olup giden
Beyaniyye,
Hitabiyye,
Şiiriyye,
Muğeyriyye,
Baiyye,
Ğurabiyye,
Ulyaiyye,
Mahmese,
Beziiyye ve
Mensuriyye vs. fırkalarını saymak mümkündür.
Gulatın, itikatlarına sahip olan birisi Kur’an ve Ehlibeyt’in emirlerini bilinçli olarak reddettiği taktirde, Kur'an-ı Kerim net
nassı, Resulullah’ın (s. a. a) sünneti ve On İki İmam Şiası’nın icmasına göre kafir, melun ve
İslam'dan çıkmış olur.
[Düzenle]
Ehlibeyt İmamları (a. s) Guluv hareketine karşı açık ve net bir tutum takınmışlardır; onlarla mücadele etmiş, ellerindeki tüm imkanlarıyla guluv ve Gulat’ın yayılmasını önlemeye çalışmışlar, guluvun
küfür,
şirk ve dinden çıkış olduğunu açıklamış, Gulat'a lanet etmiş ve onlardan beri olduklarını bildirmişler, onların düzen ve yalanlarını ortaya çıkarmış ve Şiileri onlardan sakındırmışlardır. Aşağıda bu hususta rivayet edilen bazı hadislere değineceğiz:
1- Resulullah (s. a. a) buyurmuştur ki: "Guluv’dan sakının; bilin ki sizden öncekileri dinde guluv etmeleri öldürdü. "
2-
Emirulmüminin Ali’den (a. s) şöyle rivayet ediliyor: "Küfür dört direk üzerine kurulmuştur:
Fısk, guluv, şek ve şüphe. "
3- Yine İmam Ali’den (a. s) şöyle rivayet edilmiştir: "Bizim hakkımızda guluv etmekten sakının; 'Allah’ın emrinde olan küçük kullardır' deyin ve bunu dedikten sonra faziletimizde istediğiniz şeyi söyleyin. "
4- İmam Sadık (a. s) şöyle buyurmuştur: "Guluv edene de ki: Allah'a tövbe edin; zira siz fasık, kafir ve müşriksiniz. "
5- Yine İmam’dan (a. s) şöyle rivayet edilir:
Sudeyr'in o hazrete, bazıları, "O'dur ki gökte de Tanrı'dır, yerde de Tanrı'dır"
ayetine dayanarak sizin ilah olduğunuzu söylüyorlar, demesi üzerine İmam (a. s) şöyle buyurdu: "Ey Sudeyr! Benim kulağım, gözüm, derim, etim, kanım ve bedenimdeki tüyler onlardan beridir ve Allah da onlardan beridir; onlar benim ve babalarımı dini üzere değillerdir. Vallahi, Allah kıyamet günü benimle onları bir araya getirince onlara gazap edecektir. "
7- İmam Sadık’tan (a. s) bir rivayette de şöyle geçer: "Gençlerinizi Gulat'tan sakındırın ki onları fasit etmesinler; Gulat, Allah'ın en kötü kullarıdır. Onlar, Allah'ın azametini küçültüp Allah'ın kulları için ilahlık iddia ederler; vallahi Gulat
Yahudilerden, Hıristiyanlardan,
Mecusilerden ve Allah'a ortak koşanlardan daha kötüdür. "
Hak Ehlibeyt (a. s) mektebinin ileri gelenleri, Ehlibeyt İmamları’ndan (a. s) rivayet edilen hadislere dayanarak guluv hareketi ve Gulat'a karşı açık ve net bir tutum sergilemişlerdir. Onların tümü, Gulat'ın fasit görüşlerinden beri olduklarını vurgulamış, birçok akaid ve kelam kitaplarında Gulat'ı lanetlemiş, yalan ve iftiralarını ortaya koymuşlardır. Örnek olarak bunların birkaçı şöyledir:
Şeyh Saduk (r. a) diyor ki: Gulat ve Müfevvize hakkında bizim görüşümüz şudur: Onlar Allah'a kafirdirler; onlar Yahudi, Hıristiyan, Mecusi,
Kaderiyye,
Haruriyye ve sapık ve heveslerine uymuş bütün bidat ehlinden daha kötüdür.
Şeyh Mufid (r. a) diyor ki: Gulat, görünüşte Müslüman geçinenlerdendir; onlar Emirulmüminin Ali’ye (a. s) ve onun soyundan gelen İmamlara ilahlık ve peygamberlik nispet etmektedirler... Onlar sapık ve kafirdirler. Emirulmüminin Ali (a. s) onların öldürülmesini ve ateşte yakılmasını hükmetmiştir; Ehlibeyt İmamları (a. s) ise onların kafir olduklarını ve dinden çıktıklarını vurgulamışlardır.
Şeyh Muzaffer (r. a) şöyle demiştir: Biz, İmamlar hakkında aşırı inanç besleyenlerin, yahut hulule inananların inançlarını beslemeyiz; "O söz, onların ağızlarından çıkan ne de büyük bir söz";
ne de büyük bir küfür. Bizim inancımız şudur: Onlar da bizim gibi insandır; bize emredilenler, onlara da emredilmiştir; bizim nehiy edildiğimiz şeylerden, onlar da nehiy edilmiştir. Bize olan tebşirde, tenzirde onlar da dahildir. Ancak onlar, Allah Teala'nın yüceltmesiyle, vilayetine mazhar kılmasıyla yüceltilen, lütfa nail olan kullardır. Onlar, bilgi, takva, yiğitlik, kerem, temizlik ve bütün üstün huylar, güzel ve övülmesi gereken sıfatlar bakımından, insanlığın en yüce derecelerine ulaşmışlar, bu yüzden de İmamet makamına yüceltilmişlerdir; hükmetmek, hakim olmak bakımından, Peygamberden (s. a. a) sonra din ve dünya işlerinde insanların baş vuracakları kişiler olmuşlardır; Kur'an-ı Kerim'in tenzilini,
te'vilini,
tefsirini, hakkıyla onlar bilirler. Nitekim İmamımız Cafer Sadık (a. s), "Bizim hakkımızda yaratıklara caiz olan şeyler, bizden size bildirilir de onları anlayamazsanız, onlar hakkında ayak diremeyin, onları inkar etmeyin, bu hususta bize müracaat edin; fakat hakkımızda, yaratıklarda olmasına imkan bulunmayan şeyler nakledilirse reddedin, onlar hakkında bize baş vurmayın" buyurmuşlardır.
Şeyh
Kaşif-ul Ğıta, Gulat ve görüşleri hakkında bahsederken şöyle demişlerdir: İmamiye Şiası ve Ehlibeyt İmamları (a. s) bu fırkadan berî olduklarını vurgulamaktadırlar... Yine bu görüşlerden berî olduklarını bildirerek bunu küfür ve dalaletin en kötü derecesi sayarlardı; İmamiyye ve Ehlibeyt İmamlarının (a. s) dini halis
tevhit ve Yaratıcının yaratıklara her türlü benzemekten münezzeh oluşudur. .
[Düzenle]
Resulullah (s. a. a) ve Ehlibeyt İmamları (a. s) hakkında
buğz etmek, makamlarını düşürmek, Allah Teala'nın yanındaki hak mevkilerini aşağı indirmektir. Ehlibeyt’e buğz nassa sabit olduğunu bildiği halde ve kesin delillerinden haberdar olmasına rağmen onların masumiyet Allah’ın iradesiyle gaybi ilme vakıf olmak gibi manevi makamlarının inkar etmeye denir.
Ehlibeyt’e (a. s) buğzetmek, onları sevmeye, onların ipine sarılmaya, hidayetlerine uymaya hükmeden Allah'ın ve Resulünün (s. a. a) emrine isyan etmektir ve bu da Allah ve Resulü’ne buğz etmektir. Resulullah (s. a. a), Ehlibeyt’e (a. s) işaret ederek buyurmuştur ki: "Kim onlara buğz ederse bana buğz etmiş olur.
İmam Rıza (a. s) da şöyle buyurmuştur: "Kim size buğz ederse Allah'a buğz etmiş olur. "
Resulullah (s. a. a) buyurmuştur ki: "Kim Ali'ye söverse bana sövmüş olur ve kim de bana söverse Allah'a sövmüş olur. "
Ehlibeyt’e (a. s) buğz etmek
nifak,
şekavet ve kötü doğum alametlerindendir. Resulullah (s. a. a) buyurmuştur ki: "Biz Ehlibeyt'e buğz eden
münafıktır. "
Resulullah (s. a. a) yine şöyle buyurmuştur: "Bize katı kalpli münafıktan başkası buğz etmez. "
Başak bir yerde de buyuruyor ki: "Onlara dedesi katı kalpli ve doğumu alçak olan kimseden başkası buğz etmez. "
Ehlibeyt’i (a. s) sevmek dünya ve ahiret saadetini tazmin ettiği gibi onlara buğz etmek ve düşmanlık beslemek de dinden çıkmaya,
cehenneme girmeye, Allah Teala'nın gazabını ve ebedî şekavete neden olur; nitekim bu husus aşağıdaki sahih hadislerden net bir şekilde anlaşılmaktadır:
1- Resulullah (s. a. a) buyuruyor ki: "Canımı elinde bulunduran Allah'a ant olsun ki, biz Ehlibeyt'e buğz edeni Allah Cehenneme sokacaktır. "
2- Yine buyurmuştur ki: "Ümmetimden iki grubun İslam'dan nasibi yoktur: Ehlibeytime düşmanlık edip onlarla savaşan, dinde guluv edip dinden çıkan. "
3- Resulullah (s. a. a)
Hasan ve
Hüseyin'e (a. s) işaret ederek şöyle buyurdular: "Kim bunlara buğz edecek olursa bana buğz etmiş olur, bana buğz eden Allah'a buğz etmiş olur ve Allah'a buğz edeni de Allah Cehenneme sokar. "
4- Resulullah (s. a. a) buyurmuştur ki: "Onlara buğz eden Allah'a buğz etmiş olur. "
5- Resul-i Ekrem (s. a. a) şöyle buyuruyor: "Kim biz Ehlibeyt'e buğz edecek olursa Allah Teala
kıyamet gününde onu Yahudi olarak haşreder. "
Cabir b. Abdullah-i Ensarî diyor ki: Bunun üzerine ben, ya Resulullah! Namaz kılsa, oruç tutsa ve kendisinin
Müslüman olduğunu sansa da mı? diye sordum. O hazret, "
Namaz kılsa,
oruç tutsa ve kendisinin Müslüman olduğunu sansa da?" buyurdu.
6- Emirulmüminin Ali’den (a. s) şöyle rivayet edilir: "Bize buğz edenler Allah'ın dalga dalga gazabına uğrayacaklardır. "
7- İmam Muhammed Bâkır (a. s) şöyle buyurmuştur: "Birisi Resulullah’ın (s. a. a) huzuruna çıkarak, ya Resulullah! Her 'La ilahe illallah' diyen
mümin midir? diye sordu. Bunun üzerine Resulullah (s. a. a) buyurdu ki: Bize düşmanlık insanı Yahudilere ve Hıristiyanlara ilhak eder. "
[Düzenle]
Buraya kadar geçenlerden, kurtuluşun, Ehlibeyt’i (a. s) sevmekte guluvdan uzak durmanın gerekli olduğu anlaşıldı. Dolayısıyla, bunu can-u gönülden kabul etmemiz ve Allah'ı bununla mülakat etmemiz gerekiyor ve bu da Allah için sevmektir.
Resulullah (s. a. a) şöyle buyurmaktadır: "Ey Ali! Sende İsa b. Meryem'den bir misal var; bir grup onu sevdi ve onu sevmekte aşırı giderek helak oldular; bir grup da ona buğz etti ve buğz etmekte aşırı giderek helak oldular; bir grup da
ifrat ve
tefritten sakınarak kurtuluşa erdi. "
Emirulmüminin Ali (a. s) şöyle buyurmaktadır: "Yakındır, benim yüzümden iki bölük helâk olur gider: Bir bölüğü, beni fazlasıyla sevendir; sevgi, gerçek olmayan inanca yürütür onu; öbürü, bana buğz edendir; buğz, gerçek olmayan yola salar onu. İnsanların hayırlıları, hakkımda ne ileri gidenlerdir, ne geri kalanları. Onlar, orta yolu seçerler. "
Başka bir yerde şöyle buyuruyor: "Biz Ehlibeyt hakkında iki grup olur: Biri beni aşırı seven, diğeri şaşa kalan iftiracı. "
İmam Rıza (a. s) da şöyle buyurmuştur: "Biz Muhammed'in Ehlibeyt'i orta yoluz, hakkımızda aşırı giden bizi idrak edemez ve geri kalan da bizden önce geçemez. "
[Düzenle]
[Düzenle]
Wikifeqh Araştırma Gurubu.