Taklit
Makaleyi PDF formatında kaydet
Taklit,
İslam gelenğinde ve özellikle
Şia mektebinde
gaybet dönemi için insanların
dini hükümlere ulaşma ve onları yerine getirme hususunda İslam kaynaklarından elde edilen bir sistemdir. Genel olarak taklit,
müçtehide göre amel etme veya amel etmeye karar verme anlamına gelir
[Düzenle]
Taklit, sözlükte boyna kolye asmak manasına gelir ve bir
Usul ilmi terimi olarak da, taklit sözcüğüne çeşitli anlamlar atfedilmiştir:
1- Başkasının söylemine amel etme: «العمل بقول الغیر»
2- Amel etmek için başkasının
fetvasını elde etme: «الاخذ بفتوی الغیر للعمل به»
3- Her ne kadar o fetvaya amel etmese ya da henüz fetvaya ulaşamasa dahi başkasının fetvasına amel etme hususunda kalbi bir gereklilik (karar verme ve
niyetlenme):
«الالتزام بالعمل بفتوی الغیر و ان لم یعمل بل و ان لم یاخذ»
“
Kifayet’ul-Usul” kitabının sahibi
Ahund Horasani der ki: Taklit,
şer’i hükümler ve
furui din hususunda, ondan geniş bilgi (delil yöntemi,
istinbat vs.) talep etmeksizin başkasının görüşünü ve kararını elde etmektir. Bu nedenle eğer
mükellef, bir müçtehidin
ilmihaline ulaşır ve ondaki meseleleri öğrenir de gerektiğinde onlara amel ederse, taklit gerçekleşmiş olur.
“
Mealim” kitabının sahibi
Hasan b. Zeynuddin Amili gibi bazıları takliti, ondan geniş bilgi (delil yöntemi-istinbat vs.) istemeksizin başkasının fetvasına amel etmek olarak tanımlamışlardır. Ancak bu tanımda bir hata olduğunu savunanlar derler ki: “Taklit, amel etmeden önce gerçekleşmelidir ki amel de ona isnat edilsin. Eğer taklit, amel ile vuku bulursa (gerçekleşirse) bu, ilk amelin taklit olmadan gerçekleştiği anlamına gelir. ”
“
Urvet’ul-Vuska” eserinin sahibi
Muhammed Kazım Yezdi takliti şöyle tanımlar: “Taklit, her ne kadar ona göre bir eylem gerçekleşmese de veya ilmihal ve fetvalarını elde etmese de belirli bir müçtehidin fetvasına amel etmede kalbi bir gerekliliktir. Bu nedenle yalnız kalbi bir karar ve niyet, taklitin gerçekleşmesi için yeterlidir. ”
Son dönem bazı alimler şöyle demişlerdir: “Taklit, amel noktasında bir müçtehidin görüşüne istinat etmektir. ”
[Düzenle]
Bir
cahilin alime taklit etmesi meselesi açık ve net bir meseledir. Çünkü cahil insan bir taraftan yüzeysel bir bilgiye sahip olduğu ilahi hükümleri uygulamada mükelleftir. Diğer taraftan da bu hükümleri
içtihat kaynaklarından çıkarma ve delillendirme hususunda geniş bilgiye sahip değildir. Bu yüzden hükümleri bilen-tanıyan ve o hükümleri istinbat etme (hüküm çıkarma) gücüne sahip birine müracaat etmeli ve teklif hükümlerini onun görüş ve fetvasına uygun şekilde yerine getirmelidir.
[Düzenle]
Halep alimleri gibi bazı kadim alimler, umum insanların taklitine izin vermeyip haram kılmış ve onlara içtihat etmelerini farz kılmıştır.
[Düzenle]
[Düzenle]
Usul-i Fıkıh Sözlüğü, Merkez’i İttilaat ve Medarik’i İslami Enstitüsü, s. 347, «Taklit» makalesinden alıntıdır.