TakiyyeMakaleyi PDF formatında kaydet Takiyye (Arapça: تقیه), kalpteki inanç ve düşüncenin aksine görüş belirtmek ya da bir iş yapmaya denir. Fıkhi kaidelerden bahseden kitaplarda takiyye bir kaide olarak zikredilmiştir ve bazı fakihler bu konu ile alakalı takiyye adıyla müstakil risaleler hazırlamıştır. Bunların yanında taharet, oruç ve hac konularında da takiyyeden bahsedilmiştir. Takiyye muhaliflerin korkusundan ötürü hakkı söylememek ya da şer’i hükmü terk etmeye değinir. [Düzenle]
Takiyye, dini bir terimdir. Özel durumlar yüzünden kalpte bulunan düşüncenin tersine fikir beyan etmek ya da onun tersine iş yapmaktır. Takiyye اتقی - یتقی kelimelerinden türemiştir ve sakınmak, kaçınmak manalarındadır. Takiyye için farklı tanımlar yapılmıştır. Şimdi takiyye için yapılmış diğer tariflere bakalım: 1- Şeyh Müfid: Takiyye, hakkın söylenmemesi, inancın örtülmesi, düşman karşısında dini ve dünyevi zararlara karşı inancın ve hakkın gerekliliği olan hareketleri zahir etmemektir. 2- Şeyh Ensari: Zarardan korunmak için hakkın tersine söz söylemek ve davranış sergilemektir. 3-Dini emirlerin izhar edilmesi halinde zarar görme tehlikesi olursa onların saklanmasıdır. Buna göre takiyye bazı şer’i amellerin geçici süreyle terk edilmesi ya da bazı fetva ve dini düşüncelerin özel durumlarda gizlenmesidir. Bu özel durumlara; zalim yöneticilerden korkmak, diğer mezhepler ile uyum ve yakınlık sağlamak gibi örnekler verilebilir. Elbette dini ve dünyevi önemli hususları korumak, onların zarar görmemesi gerekir ya da Müslümanların can ve mal güvenliğinin korunması takiyye ile mümkünse takiyye yapılabilir Takiyye sözlük anlamı olark sakınmak ve kaçınmak manalarındadır. Şer’i bir terim olarak takiyye, kendini diğerinin yanında korumak için söz ve fiilde onunla hem fikir olduğunu göstermektir, hakkın tersine olarak. Bazılarına göre de, dini ve dünyevi ziyanlara karşı muhaliflerin yanında hakkı ve inancı gizlemektir. [Düzenle]
Takiyye fıkhi açıdan; vacip, haram, müstehap, mekruh ve mübah olarak ayrılır. [Düzenle]
Takiyyenin caiz olmasına ayet, rivayet, icma’ ve akıl delil olarak gösterilebilir. Gevaidu’l Fıkhiyye kitabında: “…Hekim tarafından zikredilen ayetlerin bir çoğu, mütevatir rivayetler, akıl ve salim bir vicdan buna delalet etmektedir” deniliyor. [Düzenle]
Takiyye İmamiye Şia’sına has bir şey değildir, hatta bütün kavimlerde, İslam’dan önce de, sıkıntılı durumlarda takiyyeye amel edilmiştir. Örneğin: Ashab-ı Kehf ve A’li Firavunun Mümini İslam kaynaklarında, kendisini diğerinin tehlikesinden korumak için onunla uyumlu söz ve davranışta bulunmak takiyye olarak anılmıştır. Şeyh Müfid’in tabiriyle takiyye, inancın din ve dünya tehlikelerinden korunmak için düşman karşında saklanması. [Düzenle]
Nifağın aksine takiyyede mümin cana ve mala gelebilecek zararlardan korunmak için hakikatin izharından kaçınır. Nifakta ise kişi hakkı izhar eder ama şirki ve batılı gizler. Takiyye için bir anlamda siper diyebiliriz. Çünkü takiyye onu düşmanın taarruzundan, hapis, katledilme, hukuki haklardan mahrum kalma…vb korur. Diğer taraftan müminlerin vahdetini sağlar ve dağılmalarını önler. [Düzenle]
Takiyyeyi mazur görmek için âkil insanın düşman taarruzundan korunmak, hapis, sürgün, öldürülme, hukuki haklardan mahrum kalma gibi durumları göz önüne alması yeterlidir. [Düzenle]
Takiyyenin bir diğer faydası da grup olarak sahip olunan gücün heder olmasını önlemek ve sonraki fırsatlardan daha iyi yararlanabilmek, İslam ümmetinin vahdeti. . gibi olgular sayılabilir. Bunları da göz önünde bulundurarak takiyyenin önemi hakkında İmam Ali’nin (a. s) şu sözünü daha doğru idrak edebiliriz: Takiyye müminler için ilahi bir rahmettir. [Düzenle]
Her ne kadar takiyye lafız olarak Kuran’da yer almasa da buna delalet eden ayetler vardır. [Düzenle]
Rivayetlerde takiyye terim anlamı olarak geçmiş hem şartları hem de faydaları zikredilmiştir. [Düzenle]
Takiyye Hicretin ilk asrında kelami ve fıkhi bir bahis olarak ele alınırdı. Bunu bir çok alimin bu konuda müstekil eserler kaleme almalarından ve ya Hariciler gibi grupların buna cevaz vermelerinden anlayabilişriz. [Düzenle] Halife Memun zamanında vuku bulan “mihnet hadisesi” ki bazı tarihçilerin nakline göre halifenin tehditleri ile Kuran’ın yaratıldığını kabul etmek zorunda kalmışlardır, takiyyenin örneklerinden gösterebiliriz. Şia bütün İslam mezheplerinden önce, takiyyeye de mecbur kalmaları yüzünden olsa gerek, takiyyeleri ile meşhurdular. Zira Şia tarih boyunca içtimai, siyasi ve kültürel anlamda takip altındaydı. [Düzenle] İmam Hasan’ın şehadetinden sonra Muaviye valilerine Şialara karşı sert davranmalarını, minberlerde İmam Ali’ye (a. s) töhmet ve lanet okunmasını emretmişti. Bu durum az çok Emeviler devrinin tamamında, Ömer b. Abdulaziz dönemine kadar sürdü. Abbasiler zamanında ise farklı şekilde devam etti. Örneğin: Mütevekkil Şiaları hapsetmenin ya da katletmenin yanında onları İmam Hüseyin’in (a. s) kabrini ziyaret etmekten de alıkoyuyordu, İmam Hüseyin’in haremini harap etti, İbn Sikkit’i İmam’lara muhabbet beslediği için vahşi şekilde öldürdü. Bu yüzden Şia İmamları takipçilerinin can güvenliği için ve Şiaların da dağılması önlemek için takiyyeyi gerkli görmğüşlerdir. Harun Reşid’in veziri Ali b. Yaktin’in İmam Kazım’ın (a. s) emri ile takiyyesi bunun bir örneğidir. Hatta bazen İmamların kendisi takiyye ile hüküm vermişlerdir. Öyle ki ileriki dönemlerde muhaddisler, hadisler arasındaki çelişkiyi ortadan kaldırmak için takiyyeyi bir karine olarak değerlendirmişlerdir. Daha sonraları takiyyeye amel etmenin kelami ve fıkhi sonuçlarını ele alan eserler telif edilmiştir. [Düzenle]
Bazı Ehli Sünnet yazarları takiyyeyi Şia’nın zaaflarından olarak değerlendirmiştir ama Şia alimleri de onların bu görüşlerini tenkit etmiştir. [Düzenle]
Takiyyenin meşru olduğuna en önemli deliller ayet ve rivayetlerdir. İslam kaynaklarında takiyyenin caiz ve hatta vacip olduğuna ilişkin ayetler zikredilmiştir. Nahl suresi 106. ayet müfessirlerin izahına göre Ammar Yasir’in müşrikler karşısında işkenceden kurtulmak için küfr üzere davranması hakkında nazil olmuştur. Peygamber (s. a. a) Ammar’ın bu davranışını teyit etmiş ve bir daha böyle bir durumda kalırsa yine aynısını yapmasını söylemiştir. Ali İmran suresinin 28 ayeti genel olarak Müslümanlara hitap etmiştir. Bu ayete göre risalet dönemindeki Müslümanlar müşriklerin eziyet ve işkencelerine maruz kalmalarına rağmen müşriklere itaatten men edilmişler ama zaruri durumlarda ve korku söz konusu olduğunda takiyye yapmalarına izin verilmiştir. Şii müfessir ve alimleri ile Ehli Sünnet bu ayetten takiyyenin caiz olduğu sonucunu çıkarmışlardır. Bu ayet A’li Firavunun mümini hakkındadır. Firavun'un etrafındakiler Hazreti Musa’yı (a. s) öldürme teklifinde bulununca Firavun hanedanından mümin biri ki imanını saklıyordu, onları bu kararlarından vazgeçirdi. = [Düzenle]
= Takiyyenin meşruluğuna dair bir diğer delil de rivayetlerdir. Hadise göre takiyye müminin en iyi işlerindendir, ümmetin ıslahını sağlar ve din onsuz kamil değildir. Rivayetlerde takiyye farklı fıkhi teklifler ile değerlendirilmiştir. Yani bazı rivayetlerde ki hepsinin işaret ettiği şartlar farlıdır, bazen vacip bazen haram bazen mekruh…vb ele alınmıştır. [Düzenle]
Bazı Ehli sünnet alimleri örneğin; Hasan Basri, Şafii, Fahri Razi , Cessas , Ebu’l Fazl Şehabeddin Alusi , Muhammed Cemaleddin Kasımi ... vb takiyyenin meşru olduğunu söylemişlerdir. Bazı kaynaklarda da takiyyenin caizliğine icma bulunduğu belirtilmiştir. [Düzenle] Kuran Ağabozorg Tahrani , ez-Zerie Muhammed Hüseyin Ali Kaşifu’l Gita , Aslu’ş-Şia veUsuliha, Mahmut b. Abdullah Alusi, Ruhu’l Meani İbn Ebi’l Hadid , Şerh Nehcu’l Belağa İbn Cuzi , el-Muntezem fi Tarihi’l Meluk ve’l Umem İbn Hacer Eskelani , Fethu’l Bari İbn Hazm , el-Mehelli İbn Hanbel , Müsned İbn Hellekan , Vefiyyat E’yan ve Enbu’z-Zeman İbn Menzur , Lisanu’l Arap Muhammed Ebu Zuhre , el-İmam Sadık, Hayatihu ve Asruhu Muhsin Emin , Nakzi Şia AbdulHüseyin Emini , el-Gadir fi’l Kitap ve’s-Sünnet Murteza b. Muhammed Emi Ensari , et-Takiyye Yusuf b. Ahmed Behrani , el-Hedaik Nazıre fi Ehkami’l Itre Muhammed b. Ahmed Buhari , Sahihi Buhari Ahmed b. Muhammed Sa’lebi, Kısasu’l Enbiya Ahmed b. Ali Cessas , Ehkamu’l Kuran Hurr Amuli , Vesailu’ş-Şia Ali b. İbrahim Halebi, es-Siretu’l Hlebiyye Ruhullah Humeyni, er-Resail Ruhullah Humeyni, el-Mekasibu’l Mehreme Zemahşeri , Keşşaf Tefsiri Cafer Süphani , el-İnsaf fi Mesail Dam Fiha’l Hilaf Suyuti , Durru’l Mensur Tefsiri Abdullah Şubber , el-Usulu’l Asliyye ve’l Gavaidu’l Şeriyye Abdulhüseyin Şerefuddin, Ecvebetu Mesailu Carullah Muhammed b. Ahmed Şemsul Eimme, Kitabu’l Mebsut Muhammede b. Adulkeim Şehristani , el-Milel ve’n-Nihel Muhammed b. Mekki Şehid Evvel , el-Beyan Muhammed b. Mekki Şehid Evvel, el-Gevaidu ve’l Fevaid Allame Tabatabai , el-Mizan Tefsiri Tabersi, Mecmeul Beyan Taberi , Taberi Tarihi Muhammed b. Hasan Tusi, el-Tibyan fi Tefsir Kuran Muhammed b. Hasan Tusi, el-Fihrist Muhammd b. Muhammed Gazali , İhyau Ulumid-Din Mikdat b. Abdullah, el-Levami İlahiye fi’l Mebahisi’l Kelamiye Muhammed b. Fahri Razi , Tefsiri Kebir Muhammed b. Yakup Firuzabadi , el-Gamusu’l Muhit Muhammed Cemaleddin Kasımi, Tefsiri Kasımi Muhammed b. Ahmed Kurtubi , Camiu’l Ahkam Kuran Kuleyni , Usul Kafi Meclisi , Biharu’l Envar Ali b. Hüseyin Kereki , Resail’ul Muhakkık Kereki Ahmet Mustafa Meraği , Tefsiri Meraği Muhammed Rıza Muzaffer , Akaidu’l İmamiye Muhammed b. Muhammed Müfid , Evailu’l Makalat fi’l Mezahib ve’l Muhtarat Muhammed b. Muhammed Müfid, Tashih İtikat İmamiye Hasan Musevi Becneverdi, el-Gevaidu’l Fıkhiyye Ahmed b. Ali Neccaşi , Fihrist Abdullah. Ahmed Nesefi , Tefsir Kuran Celil Ali b. Ahmed Vahidi Nişaburi , Esbab Nüzul Ayat [Düzenle] [Düzenle] Ferhengname’i Usul’i Fıkh, Merkez’i İttilaat ve Medarik’i İslami "Takiyye" makalesinden alıntıdır.
|