Keysaniyye
Makaleyi PDF formatında kaydet
Keysaniyye, hicri birinci asırda ortaya çıkmış ve
Hz. Hüseyin'in (a.s) şehadetinden sonra,
İmametin Muhammed ibn Hanefiye'ye geçtiğini iddia eden bir gurup tarafından kurulmuştur. Ancak varlığını çok fazla sürdürememiş ve hicri 3. asırda yok olmuştur.
[Düzenle]
İmam Hüseyin’in (a. s) şehadetinden sonra yaptıklarından pişmanlık duyan
Kufeliler, “
Tevvabin” hareketini başlatarak,
Şam’a doğru harekete geçtiler. Bu arada
Muhtar b. Ebu Ubeyde Sakafi, onlara muhalefet etti ve kendisi İmam Hüseyin’in (a. s) katillerine karşı bir kıyam hareketi başlattı.
O, kendisini Muhammed ibn Hanefiye’nin temsilcisi tanıtarak, Muhammed ibn Hanefiye’ye yazdığı mektuplarda O’ndan “
Mehdi” olarak bahsetti.
Bazı yazarlar bu konuyu reddederek bunu, Muhtar’a atılmış bir iftira ve töhmet olarak görürler.
[Düzenle]
Muhtar, hicri 67de öldürüldü ama Muhammed ibn Hanefiye hakkında söylenen
Mehdilik ve İmamet konusu son bulmadı.
Onun hicri 81 yılında vefatından sonra Muhtar’a tabi olan bir grup, Muhammed ibn Hanefiye’nin gaybette olduğunu iddia ederek şöyle dediler: “O, ölmedi ve ölmeyecek.
Rezevi dağında saklanıyor ve yeryüzüne adaleti tekrar getirecek olan beklenilen Mehdi ve
İmam O’dur. ”
Milel ve Nihel (
Mezhepler ve
Fırkalar) kitapları, Keysaniyye’nin tanımında ortak bir görüşe varamadıklarından, onları birçok fırkaya (yaklaşık on bir fırka) taksim etmişlerdir.
Keysaniyye fırkaları arasında ortak merkezi görüş olarak İmam Hüseyin’den (a. s) sonra Muhammed ibn Hanefiye’nin imam olduğu inancı sayılabilir.
Nevbahti,
Naşi Ekber,
Ebul Hasan Eş’ari,
Eş’ari Kummi,
Bağdadi,
Şeyh Tus i ve
Esferaini, Keysaniye’yi Muhammed ibn Hanefiye’nin imametine inananlar olarak ve Keysaniyye fırkalarından biri olan
Kerbiyye’yi ise ibn Hanefiye’nin Mehdiliğine inananlar olarak tanıtmışlardır.
Ama
Şehristani,
Şeyh Müfid,
Ebu Hatem Raz i,
İbni Hazm,
Şeyh Saduk,
Ebul-Meali Hüseyni ve
Hasan Raz i, Keysaniyye’yi Muhammed ibn Hanefiye’nin Mehdiliğine inananlar gurubu olarak tanıtmışlardır.
Muhammed ibn Hanefiye’nin
gaybette olduğuna ve
rec’ata (tekrar diriliş) inanan Keysaniyye,
Irak’ta 3. asrın ortalarına kadar özellikle Kufe ve etrafında faaliyet göstermişler ama zamanla tarih sahnesinden silinmişlerdir. Nevbahti, Şeyh Müfid, İbn Hazm ve
Seyit Murtaza bu olayı açıkça beyan etmişlerdir.
Görünüşe bakılırsa Keysaniyye, düşüncelerini açıklayacak güçlü ve maharetli bir
mütekellime sahip değildi. Ama tarihçiler, Muhammed ibn Hanefiye’nin Mehdiliğinin davetçileri olarak
Kuseyri İzzet (ö. 105 h. k.) ve
Seyit Hamiri (ö. 179 h. k.) gibi şairlerden söz etmişlerdir. Naşi Ekber
Mesailul-İmamet kitabında Keysaniyye’nin inançları babında bu iki şairden 50 beyt zikretmiştir.
Kuseyri İzzet bu konuda şu şiiri okumuştur: ا
Bilin ki tüm İmamlar Kureyş’tendir. Hakkın velileri dört kişidir.
Ali ve oğullarından üç kişi Nebi’nin torunlarıdır ki gizlilik yoktur onlarda.
İlki (İmam Hasan) imanı ve iyiliği yayar, diğeri (İmam Hüseyin) ki defindir Kerbela’da.
Diğer torunu ordu komutanlığını alana kadar tatmaz ölümün tadını,
Öyle bir ordu ki en öndedir sancaktarı.
O, bir müddet gözlerden uzaktır,
Rezevi dağındadır; bal ve su var yanında
[Düzenle]
«Keysan» , akıllı ve zeki anlamındadır. Yazarların çoğu Keysan’ın, Muhtar’ın lakabı olduğuna inanmışlardır. Bazılarına göre de
Hazreti Ali (a. s) bu lakabı Ona vermiştir. Bazıları ise Keysan’ın, Ali’nin (a. s) kölesi ve Muhtar’ın ordu komutanı olan
Ebu Umre’nin lakabı olduğuna inanırlar.
[16] [Düzenle]
Muhtar, hicretin birinci yılında dünyaya geldi. Amcası, Hazreti Ali (a. s) tarafından
Medain’e vali olarak atanmıştır ve kız kardeşi de
Abdullah b. Ömer’in eşidir. Hicri 60ta
Müslim ibn Akil, Muhtar’ın evine yerleşmiş ve Muhtar bu yüzden hapse atılmıştır.
Aşura gününde, Muhtar zindandaydı. Hicri 64te
Abdullah ibn Zübeyr’e biat ederek Onun safına geçti. 65 hicri yılında Kufe’ye geldi. Muhammed ibn Hanefiye, İmam Hüseyin’in (a. s) katillerinin öldürülmesi gerektiğini herkese duyurdu ve bu sayede Kufe’nin ileri gelen Alevileri Ona bağlandılar.
Muhtar, hicri 66da kıyam ederek Kufe’yi ele geçirdi ve İmam Hüseyin’in (a. s) katillerini cezalandırdı. Daha sonra Muhtar, Muhammed ibn Hanefiye’ye hediyeler göndermiş ve kendi mali yardımlarıyla
Ehlibeyt fakirlerini sevindirmiştir. Kıyamı sırasında tüm çatışmalarda yanında olan
Malik Eşter’in oğlu İbrahim’in kendisinden ayrılmasıyla Muhtar’ın hareketi yavaş yavaş zayıflamış ve Muhtar, hicri 67de öldürülmüştür.
[Düzenle]
Çeşitli yazarlar Muhtar hakkında;
İmam Hasan’ı (a. s) Muaviye’ye teslim ederek Muaviye’den para alma planları yapma, Hazreti Ali’nin (a. s) minberini savaşlara beraberinde götürmesi, Muhammed Hanefiye için “Mehdi” unvanını kullanması,
beda’ inancının ilk defa Muhtar tarafından ortaya atılması gibi birtakım ithamlarda bulunmuşlardır. Ama
İmamiye uleması tüm bu töhmetlere cevap vermiştir.
İmamiye ulemasının birçoğu, Muhtar’ın temiz bir şahsiyet olduğuna inanmaktadır.
Allame Meclisi (r. a.), şöyle diyor: “Muhtar
iman ve
yakînde kâmil bir insan değildi ve yaptığı eylemlerde kendisine izin verilmemişti, ancak birçok güzel ve hayırlı işlerinden dolayı hayırlı sona erişti. İmamiye ulemasının meşhurlarına göre Muhtar, takdir edilmiş olsa bile, ben Muhtar hakkında ihtiyat edenlerdenim.”
[Düzenle]
Keysaniyye, kendi arasında birkaç farklı fırkaya dönüşmüş olsa da hiçbiri sağlam bir inanç sistemi, mütekellim, yazılı eserler ve halk içinde etkin bir varlık gösteremediğinden tarih sahnesinden silinmişlerdir.
Keysaniyye’nin en önemli fırkası, Muhammed ibn Hanefiye’nin gaybetine ve Mehdiliğine inanan “Kerbiyye” veya “
Harbiyye” fırkasıdır. Ünlü şair Kuseyri İzzet (ö. 105 h. k.) ve daha sonraları
İmam Sadık (a. s) vasıtasıyla bu fırkadan ayrılan ve İmamiye mektebine geçen
Seyit Hamiri bu fırkanın ileri gelenlerindendir. Bu iki şairin şiirleri Milel ve Nihel (fırka ve mezhepler) kitaplarında, tarih kitaplarında ve
Arap edebiyatı kitaplarında mevcuttur.
Bir diğer fırkası ise Muhammed ibn Hanefiye’nin vefatını kabul eden ve oğlu
Ebu Haşim’i İmam olarak kabul eden gruptur. Bu fırka da kendi içinde birçok fırkalara ayrılmıştır. Zikrettiğimiz bu iki fırkanın içinde “
Beyaniyye” gibi sapık ve aşırıcı fırkalar ortaya çıkmış ama 3. asırda dağılıp yok olmuşlardır.
[Düzenle]
El-Makalat vel-Firak ve Milel ve Nihel kitaplarının yazarları, Keysaniyye fırkaları için çeşitli inançlar isnat etmişlerdir. Şeyh Tusi “
El- Gaybet” kitabında Muhammed ibn Hanefiye’nin İmam oluşunu ve Şeyh Müfid “
El-Fusul’ul-Muhtareh” kitabında ise Mehdiliğini tenkit etmişlerdir. Bizler de bu iki büyük âlimi örnek alarak, bu iki düşünceyi tenkit edeceğiz.
[Düzenle]
Şeyh Tusi, Muhammed Hanefiye’nin imametinin reddi hakkında şöyle diyor:
“Öncelikle İmam, masum olmalıdır.
İsmet ise gizli bir emirdir ve
nassa ihtiyacı vardır. Ancak Muhammed ibn Hanefiye’yi bu konuda destekleyen hiçbir nass elimize ulaşmış değildir. Bu nedenle Muhammed Hanefiye, imam olamaz.
İkincisi, Şiî rivayetlerinde Muhammed Hanefiye’nin İmamet iddiasında bulunduğu ve
İmam Seccad’ın (a. s) Onunla birlikte
Hacer’ul Esvet taşının yanına gittiği, Hacer’ul Esvet taşının İmam Seccad’ın (a. s) İmametine şahadet getirdiğini ve bu nedenle de Muhammed ibn Hanefiye’nin İmamet iddiasından vazgeçtiği nakledilmiştir.
Üçüncüsü, Şiî kitaplarında on iki İmamı onaylayan
mütevatir hadisler mevcuttur ama Muhammed ibn Hanefiye’nin adı o hadislerde yer almamıştır.
Dördüncüsü, eğer Keysaniyye hak bir mektep idiyse neden dağılıp yok oldular?
Muhammed ibn Hanefiye’nin Mehdiliğinin tenkidi için şunu söylemeliyiz: Peygamber’den (s. a. a) nakledilen Şiî ve
Sünni kaynaklı hadislerde “Mehdi”nin,
Hazreti Fatıma’nın (s. a.) evlatlarından veya Peygamber’in (s. a. a) itretinden olduğu belirtilmiştir. Muhammed Hanefiye, Fatıma’nın (s. a.) evlatlarından değildir ki bu ümmetin “Mehdi”si olsun. Hatta tüm tarihçilerin ortak görüşüne göre, Muhammed Hanefiye
Medine’de vefat etmiş ve
Hazreti İmam Bakır (a. s) tarafından
Baki mezarlığına defnedilmiştir
ve uzun bir müddet kabri belirgin olup herkes tarafından da bilinmekteydi.
[Düzenle]
[Düzenle]
Wikifeqh Araştırma Gurubu