Kabir ziyareti
Makaleyi PDF formatında kaydet
Kabir ziyareti (Arapça: زیارة القبور) konusu
Şii dünyasında müsellem kabul edilen meselelerden olup bazı
Ehlisünnet fırkalarında Allah’a saygısızlık,
şirk gibi unvanlara tabiidir ve kesin bir dille reddedilmiştir. Genel anlamda kabir ziyareti,
Peygamberin (s. a. a),
masum imamların (a. s), büyük ve mübarek şahsiyetlerin kabirlerini ziyaret konusu iki
mezhep arasında görüş farklılıklarına neden olmuştur.
[Düzenle]
Ziyaret
Arap dilinde meyil etmek ve temayül manasında kullanılmıştır.
Istılahta ise saygı ve tazimde bulunmak için ziyaret edilenin yanında olma anlamındadır.
[Düzenle]
Ziyaret üç öğeden oluşmaktadır:
1. Ziyaretçi: Bir şahıs veya şeye meyil ve eğilimi olan kimseye denir.
2. Ziyaret Edilen: Ziyaretçinin meyil ve eğilim duyduğu şahıs veya şeye denir.
3. Ziyaretçinin saygı ve tazimiyle beraber olan içsel eğilim ve meyil.
Bu üç öğeden birisi eksik olduğu veya gerçek ve hakiki anlamıyla tahakkuk etmediği zaman gerçek ziyaret gerçekleşmez. Ziyaretçi, ziyaret edilen hakkında ne kadar çok
marifet ve bilgiye sahip olursa ve ziyaret edilen de ne kadar çok
kemal taşırsa, ziyaretin etkisi daha güçlü ve çok olacaktır. İnsan
ruhu soyut bir varlık olduğundan ve fena ve yokluk onda geçersiz sayıldığından asla ölüm ile yok olmaz. Ruh küçük bir alemden daha büyük bir aleme göç eder. Gerçekte ruh, tenin zindanından kurtuluşa erer. Bundan dolayı ziyaretçi, bir şahsın bedeninin defnedildiği yer ve defin mahallini ziyaret ettiği ve onunla irtibat kurduğu zaman bile bu irtibat diri iki varlığın irtibatı türündendir.
[Düzenle]
Şeyhü’l-Reis İbn. Sina şöyle söylemektedir: “Maddî ve ruhî varlığıyla ziyaret edilen kimsenin yanına giden ziyaretçi, ziyaret edilenden bir şeyi elde etmek veya bir zararı uzaklaştırmak için yardım dilemektedir. Ziyaret edilen kimsenin nefsi de madde âlemden ayrılması ve soyut akıllara benzemiş olması nedeniyle, çok ve daha kâmil eserlerin kaynağı olacaktır. Ziyaretçi
cisim ve
can ile ziyaret edilen kimsenin yanına gitmesi sebebiyle de hem maddî ve hem de ruhî faydalar elde edecektir. ”
Ziyaretin bu manası göz önünde bulundurulduğunda ziyaret edilenin hayat ve ölümü ziyaretçi için bir olacak ve onu hazır ve şahit olarak bilecektir.
[Düzenle]
Birçok
rivayet masumların (a. s) hayat ve ölümünün bir olduğu hususunu açıkça veya işaret ile vurgulamaktadır. Allah Resulü (s. a. a) şöyle buyurmaktadır: Öldükten ve vefat ettikten sonra beni ziyaret eden kimse, beni hayattayken ziyaret etmiş kimse gibidir. Ben iki halde de ona tanıklık ederim ve kıyamet günü kendisine şefaat etmek bana aittir. ”
Aynı şekilde uzak ve yakınlık onun için fark etmeyecektir. Resul-i Ekrem (s. a. a) şöyle buyuruyor: “Her kim beni ölümümden sonra ziyaret ederse, hayattayken bana ulaşmış gibidir. Eğer (bunu) yapamazsanız bana salat ve selam gönderin, sizin bu selamlarınız bana ulaşacaktır. ”
[Düzenle]
Bazı
ziyaretnamelerde , ziyaret edilenin hayatta olduğunun vurgulanması, ziyaretçinin diri bir insanla konuştuğunu ve diri birini ziyaret ettiğini bilmesi içindir.
İmam Hüseyin’in (a. s) ziyaret namesinde şöyle okumaktayız: “Sözümü işittiğine ve cevap verdiğine şehadet ederim. ”
Ziyaret edilen şahsın soyut ruhunun yer ve mekanı olmadığı doğrudur ve bundan dolayı ziyaretçi her
mekan ve
zamanda ona yönelebilir ve ondan yardım talebinde bulunabilir. Ama ziyaret edilen şahsın kendi bedenine duyduğu özel ilgi nedeniyle o beden yanında özel bir durum meydana gelmektedir. Bu mekânlarda yakınlaşma ve faydalanma fırsatı daha çoktur; zira bedenden ayrıldıktan sonra ruhun maddî bedene yönelik bir çeşit ilgi ve irtibatı yine bulunur. Bunun için bazen bazı bedenlerin toprak altına girmesinden sonra bile çürümediği görülmektedir. Elbette bu irtibatın şekil ve niteliği hakkında değişik görüşler vardır.
Bu nedenle
ziyaretgâhlarda insanda daha çok manevi bir hal meydana gelmekte, ruhsal irtibat için zemin oluşmakta, insan zihni günlük alışkanlıklardan temizlenmekte ve meşguliyetler minimum düzeye inmektedir. Bu haldeyken nefis taşıdığı artı güç ve şeref ile ziyaretten faydalanır.
[Düzenle]
Kamil insan ve Allah’ın
velileri sıfatıyla Hz. Muhammed’i (s. a. a) ve masum imamları (a. s) bilinçlice ve marifet ile ziyaret etmenin çok değerli maddî ve manevî faydaları vardır. Bu hususlar ziyaretin felsefesi olabilir. Biz burada onların bazılarına işaret edeceğiz:
İslam Peygamberine (s. a. a) ve İmamlara (a. s)
itaat Allah’a itaat ve onlara itaatsizlik de Allah’a itaatsizlik olduğu ve onlara uyan herkesin Allah’a uymuş olması gibi, onları tazim eden herkes Allah’ı tazim edecektir.
Zira
din, ancak ve ancak sevgidir. Peygamber Efendimiz (s. a. a) ve İmamlar (a. s) Allah’ı sevenler ve Allah’ın sevgilileridirler. Allah’ın sevgililerini sevmek de Allah’ı sevmektir.
Ehlibeyt'in türbelerini ziyaret etmek bu aşk, sevgi ve gönül vermenin
tecellileridir.
Mümkün olan her kemali eksiksiz taşıyan kâmil insan tipinin açık numuneleri Allah Resulü (s. a. a) ve İmamlardır (a. s). Bu yüzden onlar
mütevatir iki emanet “
Sakaleyn”
hadisinde Kuran’ın dengi olarak tanıtılmışlardır; çünkü onlar Kuran’ın pratik örnekleridirler. Ehlibeyt’e saygı ve tazimde bulunmak, insaniyet ve [[|halifetullah]] makamına saygıda bulunmaktır. Onların kabirlerini ziyaret etmek, bu saygının göstergelerinden biridir.
Hz. Peygamber (s. a. a) ve İmamlar (a. s) , dünyevi hayatları boyunca kutsal vazifeleri yapmaya ve yüce hedefleri gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Ancak bu iş o zaman çok az olan fedakâr yarenlerin yardımına ihtiyaç duyduğundan belirtilen yüce hedeflerin çoğu henüz gerçekleşmemiştir. Onları ziyaret etmek mezkûr hedeflerin gerçekleşmesine biat ve bağlılığın ifadesidir.
Türbelere yapılan ziyaretler, bir anlamda kâmil insan ile irtibat ve insaniyetin özüne bağlanmaktır.
Peygamberi (s. a. a) ve İmamları (a. s) ziyaret etmek, dine iman duymanın ve tevazu göstermenin ifadesidir.
Din büyüklerinin, masum insanların ziyareti ve en genel anlamda kabirleri ziyaret etmek maddi dünya hayatından uzaklaşmak, ölümü hatırlamak ve insanı kemal yolundan alıkoyan engelleri ortadan kaldırmaktır içindir.
İslam dini meselelerin toplumsal boyutuna önem atfeder;
hac,
cemaat namazı ve içtimada yer almak bunlardan sayılır. Bu toplanmaların birçok faydası olduğu apaçıktır. Biz bu meseleyi tahlil ettiğimizde bu meselenin (ziyaret) birçok fayda, eser ve berekete neden teşkil ettiğini gözlemlemekteyiz. Bir
Müslüman’ın İslam toplumunun taşıdığı değeri öğrenmesi bu eserlerden biridir.
İslam toplumunda inananlar ile birlikte bir müddet yaşadığında İslam toplumuna yönelik itminan hali kendisinde hâsıl olur. Aynı şekilde inanmayan ve Müslüman olmayan bireyler bu toplulukları gözlemleme neticesinde en azından bir süreliğine yanlış işlere girişmekten el çekerler. Bu, İslam toplumu için meydana gelebilecek minimum faydadır. Örneğin emniyet uzmanları,
Ramazan ayı gibi zamanlarda suç olaylarının en aza düştüğünü bildirmektedir. Burada daha sayılamayacak bu tür birçok yarar vardır. Bu gibi meselelerden kaynaklanan siyasî faydalar ise çok açık ve belirgindir. Bunlardan birisi ittihat ve gönül birliğidir. Bu
vahdet ve gönül birlikteliği düşmanlar karşısında temel bir etkendir.
[Düzenle]
[Düzenle]
İslamquest sitesi "İmamların Kabrini Ziyaret" makalesinden yararlanılmıştır.