Beni Kureyze
Makaleyi PDF formatında kaydet
Beni Kureyze (Arapça: بنی قریظة)
Medine’de ikamet eden
Yahudi kabilelerden biri olup birkaç boyutlu bir anlaşma esasınca bu şehirde
Müslümanlar ile birlikte yaşayan bir kabileydi.
Ahzab savaşı gelip çatınca onlar anlaşmalarını bozarak pratikte Medine’yi kuşatmış düşmanların beşinci sütunu rolünü oynadılar. Bu nedenle yüce
İslam Peygamberi (s. a. a) bu savaşı başarı ile atlattıktan sonra ahitlerini bozanlara ihanetin bedelini ödetti.
[Düzenle]
Yüce İslam Peygamberi (s. a. a) ve takipçileri
Mekke şehrinde zulüm ve eziyet görüyordu, bir grup Müslüman’ın
Habeşistan’a göç etmesi de baskıların şiddetini azaltmamıştı ve her an canları tehlikedeydi. Öte yandan Medine şehri sakinlerinin çoğunluğunun Müslüman olmasıyla, Müslümanlar o şehri kendi dinlerini tebliğ etmek için uygun bir yer olarak değerlendirdi. Bu yüzden Hz. Peygamber (s. a. a) , Müslümanları o şehre hicret etmeye sevk etti ve kendisi de gizli bir şekilde
hicret etti veya başka bir tabirle hicret etmeye mecbur kaldı.
[Düzenle]
Medine bu önemli vakıadan sonra üç genel ve asıl grubun yerleşim merkezi oldu
Birinci grup Medine şehrinde daha önce bulunan ve daha çok
Evs ve
Hazreç kabilelerine mensup olan yeni Müslümanlardan oluşmaktaydı. Bu iki kabilenin her biri de küçük ve ferî başka kabileleri kendi içlerinde barındırmaktaydı. Onlar diğer Müslümanlara yardım etmeleri ve mallarını paylaşmaları
sebebiyle “
Ensar” olarak adlandırıldılar.
İkinci grup, Mekke’de bu ilahi dine katılan ve kendilerine yöneltilen şiddet dozunun yükseltilmesiyle mecburi olarak Medine’ye hicret eden Müslümanlardan oluşmaktaydı. Müslümanların bu grubu da “
Muhacir” olarak adlandırıldı.
Son olarak üçüncü grup ise yeni peygamberin bu bölgede zuhur edeceğini kendi kitaplarında okuyan, bu yüzden bu şehir ve etrafına göç eden ve vaat edilen kurtarıcının
İsrailoğulları arasından çıkmasını bekleyen dağınık Yahudi kabileleriydi.
[Düzenle]
İslam Peygamberi (s. a. a)
Arap kabileleri ve
İsmailoğulları içinden çıkması nedeniyle, kendisinin peygamberliğinin bu Yahudi kesimi tarafından kabul edilmesi zor ve çetin görünüyordu!
Hayber ve
Fedek gibi Medine şehri etrafında kümelenmiş Yahudilerin yanı sıra “
Beni Kaynuka”, "
Beni Nezir" ve “Beni Kureyze” adlı üç asıl Yahudi kabilesi Medine şehri içinde yaşamaktaydı. Bu şekilde göründüğü üzere, Medine ahalisinin çoğunluğu kendi istek ve meyilleriyle Hz. Peygamberi (s. a. a) takip etmeyi benimseyen ve bu şehrin idare ve yöneticiliğini kendisine teslim eden fertlerden teşkil olmaktaydı.
[Düzenle]
Diğer yandan ise Hz. Peygamber (s. a. a) tüm fertleri zorla
İslam dinine sokmayı istemiyordu. Hakeza Medine Müslümanları (Ensar) ile Mekke Müslümanları (Muhacir) arasında birtakım uyuşmazlıkların çıkmasından da endişe duymaktaydı. Bu sebeple yüksek öngörüsüyle üç taraflı bir anlaşma yapma girişiminde bulundu. Bu anlaşma Medine’de bulunan her üç önemli grubu (Muhacir, Ensar ve Yahudileri) kapsıyordu. Yahudiler yaptıkları bu anlaşmada ahitlerini bozmaları durumunda can ve mallarının Hz. Peygambere (s. a. a) helal olacağını kabul etmişlerdi.
Bu anlaşmanın iki tarafı yani Muhacirler ve Ensar Hz. Peygamberin (s. a. a) müdahaleleriyle bertaraf olan bazı küçük uyuşmazlıklara rağmen sonuna dek belirtilen ahitnameye vefa gösterdiler. Ancak Yahudi kabilelerinin tümü tek tek değişik zaman aralıklarıyla bu anlaşmayı ihlal etti ve doğal olarak bunun acı bedellerine katlandı.
[Düzenle]
Anlaşma ihlalinin tür ve şekline göre bu bedeller hafif ve ağır olma noktasında değişikti. Sıralamayla şöyle belirtebiliriz
Hz. Peygamberin (s. a. a)
Bedir savaşından galip olarak dönmesinden sonra Beni Kaynuka kabilesi anlaşmayı ihlal etti ve Hz. Peygamber de bu nedenle onları
Şam’a sürgün ederek anlaşmalarını bozmalarının bedelini ödetti
ve onlar hakkında bir
ayet nazil oldu.
Bu kabile de Hz. Peygamber (s. a. a) ve Müslümanların
Uhud’da zahiri yenilgisinden sonra anlaşmayı ihlal etme düşüncesine kapıldı.
Ka’b. b. Eşref adında onlar arasında belirgin bir şahıs kırk kişiyle birlikte Mekke’ye gitti ve
müşriklerin lideri olan
Ebu Süfyan ile görüştü.
Kureyş ile birlikte birtakım komplolar hazırladılar ve bu komplolardan biri de Hz. Peygambere (s. a. a) yapılan başarısız suikast girişimiydi. Hz. Peygamber (s. a. a) anlaşma ihlalinden haberdar olunca onların iskân ettiği bölgeyi kuşattı ve bu anlaşmayı bozanları teslim aldıktan sonra onları öldürmekten vazgeçti ve sadece onlardan bir grubu Medine dışına sürgün etti. Bunun yanı sıra onlara mallarının bir bölümünü kendi yanlarında götürmelerine izin verdi.
Haşr suresinin büyük bir bölümü Yahudilerin bu grubu hakkında nazil olmuştur.
Beni Kureyze Yahudilerinin akıbeti Ahzab savaşı macerasına bağlı olmuştur.
Ahzab veya Hendek savaşı, sanılarınca İslam’ı yok etmek için değişik kabilelerinden binlerce askerle müşriklerin Medine şehrine girmesiyle başladı. Hz. Peygamber (s. a. a) düşmanın hareketinden haberdar olduktan sonra
Selman-ı Farsi adındaki İranlı bir
ashabının önerisiyle Medine etrafında kanal ve diğer bir ifadeyle hendek kazdı. Düşmanın ordusu bu hendeğe ulaştığında ilerleyemedi ve onun diğer tarafına yerleşti. Onlar Medine’yi sızılması mümkün olmayan bir kale olarak gördüklerinden, Medine şehrinde o zamana dek Peygamber ile anlaşmalarına sadık kalan tek Yahudi grup olan Beni Kureyze’yi yanlarına almayı kararlaştırdılar. Onların bu planı gerçekleşti ve Yahudilerin bu grubu, Medine şehrinde ayaklanma ve kargaşa çıkarmaya teşebbüs etti. Müslümanlar bu durumda kendilerine zor ve çetin şartlar dayatan ve hatta inançlarının zayıflamasına neden olan dâhili ve harici iki cephe ile karşı karşıya kaldılar.
Fakat her haliyle, Allah’ın yardımı ve
İmam Ali’nin (a. s) fedakârlıkları, ayrıca rüzgâr ve tufan gibi
gaybî yardımların gönderilmesiyle ibre Müslümanlara döndü
ve saldırgan müşrikler hiçbir belirgin neticeye ulaşmadan Medine etrafından yurtlarına geri döndüler. Düşmanın dönmesinden sonra Peygamber (s. a. a) anlaşmalarını ayaklar altına alıp şehir içinde düşmanın beşinci sütunu haline gelen ahit bozan Yahudileri cezalandırmaya karar verdi. Bu doğrultuda Müslümanlar, İmam Ali’nin (a. s) komutasında onların ikamet ettiği bölgeye girdi ve orayı yirmi beş gün boyunca kuşatma altında tuttu. Sonunda onları teslim olmaya mecbur kıldı ve onlara ne yapılacağı hakkında birtakım görüşmeler yapıldı. Neticede Yahudilerin kendileri
Sa’d b. Muaz’ın hakemliğine teslim oldu ve o da onlardan bazılarının öldürülmesi ve bazılarının da esir alınması hükmünü verdi. Yüce Allah bu konuyu da
Kuran’ı Kerim’de hatırlatmıştır.
[Düzenle]
Bu, Beni Kureyze hakkında vuku bulan olayların özetidir.
Ehlisünnet kitapları ile
Şii kitaplarının karşılıklı incelenmesi neticesinde de bu önemli tarihî vakıanın naklinde temel ve gözle görünür bir farklılığa rastlanmaz. Bu iki İslami fırka arasında Hz. Peygamberin (s. a. a) Beni Kureyze karşısındaki uygulaması ve bunun zamanı hakkında pek bir ihtilaf bulunmamaktadır. Esasen ihtilaf için bir zemin ve sebep de mevcut değildir.
[Düzenle]
Beni Kureyze’nin manasının ne olduğu hususunda ise özel isimlerin (şahıs, kabile ve şehir adları gibi) manasının bir faydası olmadığını söylemek gerekir. Ancak özetle sayılı Arap kabilelerinin atalarının adıyla adlandırılmış olduklarını bildirmeliyiz. Bu doğrultuda Beni Kureyze’nin de “Kureyze” adında bir şahsın evlatları olması muhtemeldir. Bu isim, elma ağacının yaprağından daha küçük yaprakları bulunan ve terazi taşı olarak kullanılan ceviz gibi meyveler veren bir ağacın adından alınmıştır. Aynı şekilde bu ağacın tahtası da sepicilik alanında kullanılmaktaydı.
“Kureyze” adında bir şahsın var olmaması ve bu kabilenin bu ağacı çok kullanması nedeniyle kendilerinin bu adla meşhur olması da muhtemeldir.
[Düzenle]
[Düzenle]
İslamquest sitesi "Beni Kureyze Kabilesi" makalesinden yararlanılmıştır