Yedi Kari

Makaleyi PDF formatında kaydet



Yedi Karî (Arapça: القراء السبعة) , Kuran’ı Kerim’in okunma şeklinde meşhur ve itibarı olan karilere verilen isimdir. Bu da aynı zamanda Kuran’ı Kerim’in yedi farklı şekilde okunma şeklini ifade eder. Kuranın kıraati ve ayetlerinin okunması Kuran'ın en önemli meselelerinden birisidir. Öyle ki ilk dönemlerden beri aralıksız olarak bazı kimseler buna önem vermiş ve Kuran’ın kıraati ve İslam toplumunda öğretme işlemini üstlenmişlerdir.


Kurra ve Sınıflandırılması

[Düzenle]

Kurra tabakaya (sınıflara) ayrılmış ve bu sınıflandırmada büyük sahabeler yer almıştır. Birinci tabakada; Abdullah b. Mesud, Ubey b. Kab, Ebu Derda ve Zeyd b. Sabit gibi büyük sahabeler yer alır. İkinci tabakada; Abdullah b. Abbas, Ebu’l Esvet Dueyli, Alkame b. Kays, Abdullah b. Saib, Esvet b. Yezit, Ebu Abdurrahman Süllemi ve Mesruk b. Ecdea gibileri yer alır. Bunun devamında üçüncü tabakada yer alan büyük şahsiyetlerle birlikte sekizinci tabakaya kadar, bu sınıflandırma devam eder. Bu tabakalarda yer alan Kurradan sonra kıraatlerin tedvin zamanı başlar ve ardından yedi karî (kurra-i sab’a) tayin edilir.

Yedi Karinin Resmileşmesi

[Düzenle]

Kariler silsilesi Kuran ve kıraat adında aralıksız ve ardı ardına dördüncü asra kadar devam eder. Dördüncü asırda Ebu Bekir b. Mücahit (245 – 324 k.) Bağdat kurralarının şeyhi olarak kıraatleri yedi kıratta indirir ve yedi kari ismiyle bu kurraları resmileştirir.
[4] Abdussami eş Şafii el-Hefiyan, Ahmet Mahmut, “el-İcabet’u el Vadihatu li Sualat’il Kıraat”, s. 28, Beyrut, Dar’ul Kitab el-İlmiye, 1423 h. k.
[5] Muhammed Ebu Süleyman, Sabır Hasan, “Edvaul Beyan fi Tarihil Kuran”, s. 153, Riyad, Dar’ul Alem’il Kutub, 1420 h. k

Kıraatlerin hüccet oluşu ve tevatürü noktasında; -yani acaba tümü tevatür şeklinde Hz. Muhammed'den (s. a. a) nakledilmiş midir?- meselesi çok tartışılmıştır. Genel anlamda söz konusu tartışmalardan alınan netice bu kıraatlerin tevatür şeklinde bize gelmediğidir. Zira araştırmacıların görüşlerine göre kıraatlerden sadece tek bir kıraat Allah Resulünden (s. a. a.) tevatür şeklinde bize gelmiştir. Allah Resulünden (s. a. a.) tevatür şeklinde gelen kıraat Müslümanların geneli arasında yaygın olan kıraattir. Dolayısıyla Müslümanların genelinde yaygın olan kıraate uygun olan kıraat makbul, diğer kıraatlerin hiçbirisi makbul değildir.

Yedi Kari (Kurra-i Sab’a)

[Düzenle]

Kariler arasında Kuran’ın kıraati bazı yerlerde ihtilaflıydı ve karilerin sayısı yıllarca git gide fazlalaşıyordu. Sonunda Ebubekir b. Mücahit var olan kıraatlerden yedisini seçip resmileştirmiştir:
[8] Cezri Ebu’l Hayr Muhammed b. Muhammed, “Tahbir’ut Teysir fil Kıraat”, baskı 1, Ürdün, Dar'ul Furkan, 1421 kameri, s. 8.

1. İbn Amir: Abdullah b. Amır Yahsebi (vefatı 118 k) , Şam karisi,
2. İbn Kesir; Abdullah b. Kesir Daremi, (vefat 120 k.) Mekke karisi,
3. Asım: Asım b. Ebu en-Necut Esedi (vefat 28 k.) Küfe karisi. Hafs, bu kariler arasından Asım’ın kıraatini daha dakik ve kural açısından daha uygun olduğunu söyler. Bu nedenle Hafs vesilesiyle Asım’ın kıraati Müslümanlar arasında yayılır ve günümüze dek yaygınlığını korur. İslam ülkelerinin çoğunda yayılan kıraat şekli Asım’ın kıraatidir.
4. Ebu Amr: Zebban Ebu Amr b. Âla el-Mazeni (vefatı 154 k.) , Basra karisi,
5. Hamza: Hamza b. Habib ez-Ziyat (vefatı 156 k.) , Küfe karisi,
6. Nafi: Nafi b. Abdurrahman el-Leysi (vefatı 169 k.) , Medine karisi. Günümüzde İslam dünyasının batı kesimindeki Araplar arasında yaygın olan kıraat bu kıraattir.
7. Kisaî: Ali b. Hamza Kisaî (vefatı 189) Küfe karisi.
[10] “Edvaul Beyan fi Tarih’il Kıran”, s. 189.
[11] “Tahbir’ut Teysir fil Kıraat”, s. 150.


Yedi Kıraatin Tevatürü

[Düzenle]

Çok önemli meselelerden birisi yedi kıraatin tevatür meselesidir. Yani bu kıraatler mütevatir ve hüccet midir yoksa değil midir? Fakihler ve Kuran ilimleri araştırmacıları, yedi kıraatin tevatüründe sorun olduğunu belirtmişlerdir. Onlara göre böyle bir şeyin temelden tasavvur edilmesi mümkün değildir ve mantıksızdır. Zira yedi kariden her birinin döneminde sadece karinin kendisi o kıraati kabul etmiştir.
[13] “Kıraati Hamze b. Habip Ziyyat”, 8636 numaralı soru.


Doğru Kıraati Teşhis Etme Kuralı

[Düzenle]

Kıraat için kabul görülür bir kural olarak sunulan şey, Kurranın kıraatini dikkate almaksızın umum Müslümanların kıraatine muvafık olup olmamasıdır. Müslümanların genelinin kıraatine uygunsa kabul edilir, uygun değilse kabul görmez. Zira Kuran’ı Kerim iki yol üzere kendi yolunu kat etmiştir. Birinci yol, halk yönüdür. Yani insanların Hz. Peygamberden (s. a. a) başlayarak sineden sineye aktarılarak aralıksız ve daimi olarak günümüze kadar getirdikleri yoldur. Müslümanlar arasında dolaşan bu popüler yöntem, mevcut Kuran nüshaları ile aynıdır
[15] Mushaf ve Kıraatlerin neşet edip oradan yayılmış Küfe, Basra ve İslam’ın diğer doğu bölgeleri gibi merkezlerde.
ve bunların en belirgini halkın genelinin de okuma şekli olan Hafs okumasıdır. Zira Hafs cumhurun kıraatini kıraat etmiştir. Hafs, bu kıraat şeklini İmam Ali’den (a. s.) nakletmiş ve o da (a. s) diğer Müslümanlar gibi Allah Resulünden (s. a. a) nakletmiştir. Rivayetin silsilesi şöyledir: Hafs b. Süleyman Küfi Asım’dan, o da Abdurrahman Süllemi’den, o da Hz. Ali’den (a. s) ve o da (a. s) diğer sahabe ile birlikte Hz. Peygamberden…
[17] Biyli, Ahmet, “el İhtilaf’u Beyn’el Kıraat”, s. 18, Beyrut, Dar’ul Cebel.
[18] Allaf, Edip, “el-Beyan fi Ulum’il Kuran”, c. 1, s. 168, Dımeşk, Mektebet’u Farabi, 1422 h. k

Bu yol tevatür yoludur ve Kuran'ı Kerim, bu yolla tevatür şeklinde bize gelmiştir. Ancak kurra ve kıraatlerin yolu içtihat yoludur. Asımın kıraati dışında tüm kıraatler içtihattır ve Kuran nassında içtihat caiz değildir ve şer’i hücceti yoktur.

Mütevatir Kıraatin Şartları

[Düzenle]

Cumhur kanalıyla nakil ve kaydedilmiş olan sahih ve mütevatir kıraati teşhis etmek için üç şarta dikkat etmek gerekir:
1. Mevcut Mushaflara uygun olmasıdır ki bütün asırlarda Müslümanlar tarafından kaydedilmiş ve bize ulaştırılmıştır. Basılmış ve daha basılmamış hat şeklinde olan bütün Kuran’lar, özellikle İslam dünyasının doğu yöresindeki topluluklar arasında hiç ihtilaf barındırmadan gelmiş ve devam etmektedir.
2. Arap lügatinin en tanınmış ve en fasih usul ve kaidelerine uygun olması. Zira Kuran’ı Kerim en fasih lügatle nazil olmuş ve kesinlikle şaz ve kural dışı olan lügatler şeklinde nazil olmamıştır.
3. Şeriat ve aklın kesin hükümlerine uygun olması. Kuran’ı Kerim, aralıksız olarak şeriatın koruyucusudur ve akli düşünceleri ve sahih bilgileri beyan eder. Dolayısıyla buna uygun olması gerekir.
Bunun yanı sıra İmamların bu bağlamda sözleri vardır ki konunun devamında bu sözlerden bir kısmını aktaracağız:

İmamların (a. s.) Kuran’ın Kıraatleri Hakkındaki Görüşü

[Düzenle]

Kuran bazında muhtelif kıraatler hakkında imamlardan bazı açıklamalar nakil edilmiştir. Burada önemli olanlarına işaret edeceğiz:
1. İmam Muhammed Bakır (as.) şöyle buyurmuştur: “Kuran vahittir ve Allah tarafından vahit olarak inmiştir. Bu ihtilaflar raviler tarafından ona nispet verilmiştir”. Bu söz şu anlamdadır: Allah tarafından nazil olan kıraat tektir ve Kuran’ı Kerim tek nassla (kıraatle) nazil olmuştur. Söz konusu nastaki ihtilaflar kariler tarafından yapılan içtihattan kaynaklanmaktadır.
2. İmam Sadık (as.) şöyle buyurmuştur: “Kuran’ı Kerim, tek harf üzeredir ve tek olan Allah nezdinden inmiştir”. Maksat insanların onları Peygamberden (s. a. a) tevatür şeklinde nakledildiğini sandığı revaçta olan kıraatleri nefyetmektir. İmam bunun böyle olduğunu inkar eder. Zira Kuran’ı Kerim bir tek şekilde nazil olmuştur. Fakat lehçe farklılıkları İmam tarafından nefyedilmemiştir.
3. Salim b. Sülleme diyor ki: Birisi imam Cafer Sadık’ın (a. s.) huzurunda Kuran’dan bazı ayetleri kıraat etti ve işittiğimiz kadarıyla onun okuduğu kıraat şekli, diğer insanların okuduğu kıraat şeklinden farklıydı. İmam kendisine şöyle buyurdu: “Bu kıraatten sakın ve normal halkın okuduğu şekliyle oku”. Her halde bu şahıs kurra yöntemiyle muhtelif vecihlerle okumuş ve bu şekilde Kuran’ı okumak, Kuran’ı Kerim ile alay etmek anlamına geldiği için İmam onu bu şekilde okumaktan men etmiş ve Müslümanların genelinin okuduğu gibi okumasına bağlı kalmasını istemiştir.
4. Süfyan b. es-Semt diyor ki: Kuran’ın nüzulü hakkında İmam Cafer Sadık’a (as.) sordum. İmam (a. s) şöyle buyurdu: “Öğrendiğiniz gibi okuyunuz”. İlk nazil olan nassı sordum. İmam (a. s) şöyle buyurdu: “Aslolan nas, bu gün Müslümanlar arasında revaçta olanı ve Peygamberden (s. a. a) öğrenip nesilden nesle intikal etmiş ve okumuş olanıdır”.
5. Ali b. Hakem şöyle diyor: Abdullah b. Ferkad ve Mualli b. Huneys derler ki: İmam Sadık’ın (a. s) huzurundaydık ve Rabiatu’r Ray de bizimle beraberdi. Bu oturumda konu Kuran'ın faziletine geldi. İmam Sadık (a. s) buyurdu ki: “Eğer İbn Mesud, Kuran’ı bizim kıraat ettiğimiz gibi kıraat etmemiş ise sapıtmıştır”. Rabia diyor ki: “Sapıtmış mı?” İmam (a. s) şöyle buyurdu; “Evet sapıtmıştır”. Sonra İmam Sadık (a. s) şöyle devam etti: “Biz Kuran’ı Ubey’ın kıraatine göre okuyoruz”. Şayet o toplantıda alışık olmayan İbn Mesud’un kıraati hakkında bahsediliyordu ve İmam (a. s) onlara bu kıraatlerin caiz olmadığı uyarısında bulundu. Sahih olan kıraat Müslümanların umumu tarafından okunan kıraattir. Her kim Müslümanlar arasında revaçta olan kıraatten uzaklaşırsa sapıtmıştır. Zira Müslümanların, nesilden nesle ve ardı ardına Peygamberden öğrenmiş oldukları kıraatten uzaklaşmıştır. Eğer İbn Mesud, Kuran’ı Müslümanların kıraatinden farklı bir kıraatle okursa (eğer bu nispet doğruysa) sapıtmıştır. Zira orta yol İslam camiasının takip ettiği yoldur. Her kim bundan uzaklaşmışsa sapıtmıştır.
İmam Sadık'ın (a. s.) “Biz Kuran’ı Ubey’in kıraatine mutabık okuyoruz” şeklindeki sözü üçüncü halife Osman döneminde Ubey’in imlasıyla Mushafların birleştirilme zamanına işaret ediyor. Bir grup Ubey’in yazmış olduğu imlaya göre yazıyordu ve bir nasta (ibarede) ihtilafa düştüklerinde ihtilafın giderilmesi için Ubey’e müracaat ediliyordu. Günümüzde Müslümanların geneli arasında kabul görülmüş ve yaygın olan kıraat da Ubey b. Ka’b’in yazdığı kıraate mutabıktır. “Ubey’in kıraatine bağlı kalın” şeklindeki söz, Müslümanların geneli arasında kabul görülmüş kıraate bağlı kalın demek anlamındadır.

Hafs Kıraatinin Nitelikleri

[Düzenle]

Şia mektebinin takipçileri şuna inanmaktadırlar: Muteber kıraat daha önce zikredilen şartlara; -özellikle Müslüman halklar nezdinde tanınmış olan kıraate- uygun olan kıraattir. Kuran nassını elde etmek için sarf edilen her çeşit çaba ve içtihat anlamsızdır. Tevatür yoluyla elimize ulaşmış olan kıraat dışındaki kıraatlerin tümü anlamsızdır. Tevatür niteliği sadece Hafs’ın rivayetiyle Asım’ın kıraatine aittir. Dolayısıyla sahih ve Müslümanların desteğini taşıyarak muhkem olan kıraat Hafs’ın kıraatidir. Bu kıraat asırlarca ardı ardına kesintisiz olarak Müslümanlar arasında revaçta olmuş ve olmaya devam etmektedir. Bu kıraatin revaçta kalmasının bazı sebepleri vardır:
1. Aslında Hafsın kıraati genel Müslümanların kıraatidir. Zira Hafs’ın kendisi ve üstadı Asım, Müslümanlar arasında mütevatir olan kıraate şiddetle bağlıydı ve bu kıraati Asım, kendi öğrencisi Hafs’a öğretmişti.
2. Kurra arasında Asım bazı mümtaz hasletler ve niteliklerle tanınıyordu ki söz konusu haslet ve nitelikler, kendisini önemli bir şahsiyet konumuna getirmişti. O Kuran’ı öğrenmek ve Kuran’ı korumakta sağlam bir kurallara diğerlerine oranla çok ihtiyatlıydı. Bu nedenle Hz. Ali’den (a. s.) kıraatini almış olan Abdurrahman Süllemi’den başka hiç kimseden kıraatini almıyordu. Aldığı kıraatini Zerr b. Hubeyş’ e (ki kıraatini İbn Mesud’dan almıştı) arz ediyordu. İbni Abbas şöyle diyor: “Asım bana şöyle dedi: Ebu Abdurrahman dışında hiç kimse benim için bir harf bile okumadı. Ben her ne zaman onun yanından döndüğümde Kuran hakkında duyduklarımı Zerr b. Hubeyş”e arz ediyordum. Ebu Abdurrahman da kıraatini Hz. Ali’den (a. s.) ve Zerr b. Hubeyş de kıraatini Abdullah b. Mesuttan almıştı”.
İbrahim b. Muhammed Neftevey (vefat 323 k.) ki elli yıl Kuran’ın kıraatiyle meşguldü. Kendi meclislerine başlarken Kuran’ı Asım’ın kıraatiyle okurdu. Ondan sonra diğer kıraatlere değiniyor ve açıklıyordu”.
Ahmet b. Hanbel de Asımın kıraatini diğer kıraatlere tercih ediyordu. Zira ilim ve fazilet ehli olan Küfe halkı Asım’ın kıraatini kabul etmişlerdi. Zehebi’nin nakline göre; “Ahmet b. Hanbel şöyle demiştir: Asım güvenilir bir insandı ve ben onun kıraatini seçtim”. Ve şöyle diyor: “Bizim için gerçekleşen en yüce ve değerli şey Asım yoluyla değerli Kuran’ın kıraatini elde etmektir”. O sonra kendi isnadını Hafs’a kadar naklediyor (ki kendisi Asım’dan, Asım da Ebu Aburrahman Süllemi’den ve o da Hz. Ali (a. s.) ve Zerr b. Hubeyş’ten, o da İbni Mesud’dan almıştır. Bu ikisi (Ali (a. s) ve İbn Mesud) Kuran’ın kıraat şeklini Peygamberden (s. a. a) almışlardır. Peygamber de (s. a. a) Cebrail vasıtasıyla Allah’tan almıştır.
[33] “Marifet’ul Kurra’il Kubar ala et-Tabakat vel- A’asar”, c. 1, s. 210.

Bu nedenle her zaman Şia’nın büyük şahsiyetleri ve fakihleri Hafs kanalıyla gelen Asım’ın kıraatini diğerlerine tercih etmiştir. Zira bu kıraati, en iyi kıraat ve Kuran’ın o bölgeye uygun şekilde nazil olduğu fasih olan Kureyş lehçesine uygundur. Ayrıca Müslümanların ittifakla kabul ettiği kıraattir.
İbn Şehri Aşub çok değerli “el-Menakib” adlı kitabında şöyle diyor: “Asım, kendi kıraatini Abdurrahman b. Süllemi’den öğrenmiştir. O da Kuran’ın tamamını Hz. Ali’den (a. s) öğrenmiştir. ” Ve şöyle ilave ediyor: “Kıraatlerin en fasih olanı Asım’ın kıraatidir. Zira Asım kendi kıraatini asıl kaynağından öğrenmiştir. Başkaları yanlış yoldan gitmişlerse de o çok sağlam bir yolu seçmiştir”.
Fakih ve çok değerli bilgin Allame Hilliel-Müntaha” adlı kitabında şöyle yazıyor: “Kıraatlerin en iyisi benim nezdimde Asım’ın kıraatidir”.
Büyük âlimler tarafından birçok değerli eser, Asım’ın kıraatinin değeri hakkında yazılmış ve tarih boyunca araştırmacılar, Müslüman halkla birlikte Asım’ın kıraatine önem verme noktasında bir birinin yanında yar almışlardır. Bu durum Asım’ın kıraatinin konumunun yüceliğine delalettir.
3. Diğer taraftan Asım’ın kıraatini farklı bölgelerde yayan Hafs, yeterli donanıma ve sağlam bilgiye sahipti. Bunun yanı sıra Hafs, Asım’ın kıraatini en iyi bilen öğrencilerindendi. Asım’ın kıraatini kaydetme ve ezberleme noktasında Asım’ın öğrencisi olan Ebu Bekir b. Eyyaş’ı geçmişti.
4. Asım’ın kendi kıraatini Hz. Ali’den (a. s) aldığı senet noktasında Hafs’ın isnadı sahih ve çok yücedir ki hiçbir kıraat onun gibi değildir.

Yedi Kıraatin Hücceti

[Düzenle]

Acaba yedi kıraat hüccet ve değer arz eder mi? Acaba namaz kılan bir kimse söz konusu kıraatlerden (yedi kıraat çerçevesinde) herhangi birisini okuyabilir mi?
Bu sorunun cevabında çoğu fakihlerin cevabı müspet yöndedir ve caiz olduğunu söylerler.
[40] Eraki, Muhammed Ali, “Kitab’us Selat”, c. 2, s. 127, Kum, Defter’i Müellif, 1421 h. k.


Dipnot

[Düzenle]
 
1. Marifet, Muhammed Hadi, “Ulum’ul Kuran”, s. 181, Kum, Müessese-i Ferhengi et-Temhid, 1381 h. ş.    
2. Celaluddin Suyuti, “el-İtkan fi Ulum’il Kuran”, c. 1, s. 251, Beyrut, Dar’u Kitab’il Arabi, 1421 h. k    
3. Marifet, Muhammed Hadi, “Ulum’ul Kuran”, s. 181.    
4. Abdussami eş Şafii el-Hefiyan, Ahmet Mahmut, “el-İcabet’u el Vadihatu li Sualat’il Kıraat”, s. 28, Beyrut, Dar’ul Kitab el-İlmiye, 1423 h. k.
5. Muhammed Ebu Süleyman, Sabır Hasan, “Edvaul Beyan fi Tarihil Kuran”, s. 153, Riyad, Dar’ul Alem’il Kutub, 1420 h. k
6. Marifet, Muhammed Hadi, “Ulum’ul Kuran”, s. 181-182.    
7. Marifet, Muhammed Hadi, “et-Temhid fi Ulumil Kuran”, c. 2, s. 48-53, Kum, Müssese-i Neşr’il İslami    
8. Cezri Ebu’l Hayr Muhammed b. Muhammed, “Tahbir’ut Teysir fil Kıraat”, baskı 1, Ürdün, Dar'ul Furkan, 1421 kameri, s. 8.
9. Marifet, Muhammed Hadi, “Ulum’ul Kuran”, s. 189-190.    
10. “Edvaul Beyan fi Tarih’il Kıran”, s. 189.
11. “Tahbir’ut Teysir fil Kıraat”, s. 150.
12. Abdülgani, el-Gazi, Abdul Fettah, “el Bedur’ul Zahire fil Kıraat’il Aşer”, s. 13-36, Kahire, Dar’us Selam, 1426 h. k    
13. “Kıraati Hamze b. Habip Ziyyat”, 8636 numaralı soru.
14. “Ulum’ul Kuran”, s. 218.    
15. Mushaf ve Kıraatlerin neşet edip oradan yayılmış Küfe, Basra ve İslam’ın diğer doğu bölgeleri gibi merkezlerde.
16. “en-Neşr’u fil Kıraat’il Aşer”, c. 1, s. 155.    
17. Biyli, Ahmet, “el İhtilaf’u Beyn’el Kıraat”, s. 18, Beyrut, Dar’ul Cebel.
18. Allaf, Edip, “el-Beyan fi Ulum’il Kuran”, c. 1, s. 168, Dımeşk, Mektebet’u Farabi, 1422 h. k
19. “Ulum’ul Kuran”, s. 219.    
20. Kuleyni, Muhammed b. Yakup, “el-Kafi”, c. 4, s. 664-665, Kum, Dar’ul Hadis, 1429 h. k,    
21. Kuleyni, Muhammed b. Yakup, “el-Kafi”, c. 4, s. 665, Kum, Dar’ul Hadis, 1429 h. k.    
22. “Ulum’ul Kuran”, s. 22    0
23. “el-Kafi”, c. 4, s. 671-672.    
24. “Ulum’ul Kuran”, s. 221.    
25. Şeyh Hurr Amili, “Vesail’uş Şia”, c. 6, s. 163, Kum, Müessese-i Âlu’l-Beyt, 1409 h. k    
26. “el-Kafi”, c. 4, s. 674.    
27. “Ulum’ul Kuran”, s. 222.    
28. “Ulum’ul Kuran”, s. 235    
29. Zehebi, Muhammed b. Ahmet, “Marifet’ul Kurra’il Kibar ala et-Tabakat vel-A’asar”, c. 1, s. 208, İstanbul, Merkez’ul Buhus’il İslamiye, 1416 h. k    
30. İbni Haceri Askalani, Ahmet b. Ali, “Lisan’ul Mizan”, c. 1, s. 109, Beyrut, Müesseset’ul A’lemi lil-Metbuat, 1390 h. k    
31. İbni Haceri Askalani, Ahmet b. Ali, “Tehzib’ut Tehzip”, c. 5, s. 38-39, Hindistan, Metbuat’u Dairet’ul Mearif en-Nizamiye, 1326 h. k    
32. Zehebi, Şemsuddin Muhammed b. Ahmet, “Mizan’ul İtidal fi Nakd’ir-Rical”, c. 2, s. 358, Beyrut, Dar’ul Marife lit-Tabaat’in Neşr, 1382 h. k    
33. “Marifet’ul Kurra’il Kubar ala et-Tabakat vel- A’asar”, c. 1, s. 210.
34. İbn Şehri Aşub Mazenderani, “Menakib’i Âli Ebu Talip (a. s.) ”, c. 2, s. 43, Kum, İntişarat’i Allame, 1379 h. k    
35. Allame Hilli, Hasan b. Yusuf, “Muntehel Metleb fi Tahkik’il Mezhep”, c. 5, s. 64, Meşhed, Mecme’ul Buhus’il İslamiye, 1412 h. k    
36. “Ulum’ul Kuran”, s. 238.    
37. “Ulum’ul Kuran”, s. 239.    
38. “Muntehel Metleb fi Tahkik’il Mezhep”, c. 5, s. 64.    
39. Necefi, Muhammed Hasan, “Mecme’ur Resail (el Muhaşi) ”, s. 247, Meşhed, Müessese-i Sahib ez-Zaman (a. f) , 1415 h. k.    
40. Eraki, Muhammed Ali, “Kitab’us Selat”, c. 2, s. 127, Kum, Defter’i Müellif, 1421 h. k.
41. İmam Humeyni, “Tahrir’ul Vesile”, c. 1, s. 176, Kum, Müessese-i Metbuat’i Dar’ul İlim, 1379 h. ş    


Kaynakça

[Düzenle]

İslamquest sitesi "Yedi Kari Kimdir?" makalesinden yararlanılmıştır.    






جعبه ابزار