Ye'cüc ve Me'cüc

Makaleyi PDF formatında kaydet



Ye’cüc ve Me’cüc (Arapça: یَأجوج و مَأجوج) , beşeriyet tarihinde yaşamış bir kavme verilen addır ve hem İslami metinlerde hem de daha önceki kutsal kitaplarda bu kavim hakkında bilgiler verilmiştir.


Ye’cüc ve Me’cüc Kavmi

[Düzenle]

Bu kavim hakkında en temel bilgi kaynağı Kuran’ı Kerim'dir. Ayrıca Tevrat’ta da bu kavme işaret edilmiştir. Müfessirler ve tarihçiler bu iki kaynaktan istifade ederek ve tarihi verileri tarayarak bu kavim veya kavimler hakkında birtakım sanılara ulaşmıştır.

Kuran’da Ye’cüc ve Me’cüc

[Düzenle]

Kuran’ı Kerim, iki yerde Ye’cüc ve Me’cüc’den söz etmekte ve şöyle buyurmaktadır: “İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu. Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Ye’cüc ve Me’cüc (adlı kavimler) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar. Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?” Kuran, bu settin nasıl yapıldığını anlattıktan sonra şöyle buyuruyor: “Artık onu ne aşabildiler, ne de delebildiler. ” Bu ayetlerden Ye’cüc ve Me’cüc’ün zalim bir topluluk olduğu ve Zülkarneyn’in iki dağ arasına yerleştirdiği set ile onların zulümlerinin sona erdiği anlaşılmaktadır. Kuran'ı Kerim, bir başka ayette şöyle buyuruyor: “Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc’ün setleri açılıp her tepeden dünyaya akın etmeye başladıkları, doğru vaadin vaktinin yaklaştığı sıra, işte o zaman, kafirlerin gözleri birden donakalır. ” Bu ayet, ahir zamanda Ye’cüc ve Me’cüc’ün tekrar dağlardan ineceklerini öngörmüştür. Bu kavim hakkında Kuran’dan anlaşılan şey bu iki ayetle sınırlıdır.

Kutsal Kitap’ta Ye’cüc ve Me’cüc

[Düzenle]

Ancak Eski Ahit’te de bu konu hakkında bir takım veriler mevcuttur. Tekvin sıfırında ve Hezekiel Kitabı'nda ve Yuhanna’nın rüyasında Asya’nın kuzeyinde bayındır bir arazide bir ümmet veya bazı ümmetlerin (Me’cuc) veya (Gog ve Magog) bulunduğuna ve onların savaş, bozgunculuk ve yağmayla meşgul olduğuna delalet eden bir takım konular mevcuttur.
[3] Hüseyni Tahrani, Seyid Muhammed Hüseyin, Mead Şinasi, c. 4, s. 85, Sayt-ı Müessese-i Tercüme ve Neşr-i Ulum ve Meaarif-ı İslamî.


Ye’cüc ve Me’cüc Tarihsel Veriler

[Düzenle]

Kuran’ın kesin ayetleri ve bu kavimden söz eden Tevrat metinleri dışında tarihçiler ve müfessirlerin beyan ettikleri diğer hususların tümü tarihsel verilerden elde edilmiştir ve kesin bir senede dayanmamaktadır. Allame Tabatabai, el-Mizan tefsirinde şöyle buyurmaktadır: “Müfessir ve tarihçiler bu hikaye üzerine oldukça dikkat göstermiş, tartışmış ve sözlerini tamamlamışlardır. Onların çoğu Ye’cüc ve Me’cüc’ün büyük bir ümmet olup Asya’nın kuzeyinde yaşamış olduklarına inanmaktadır. ” Bazıları da Ye’cüc ve Me’cüc’ün Kuzey Asya’da yaşayan bir ümmet olduklarını, şehirlerinin Tibet ve Çin’den Kuzey Buz Denizi'ne kadar yayıldığını ve batı tarafında ise Türkmenistan sınırlarına uzadığını söylemiştir. Bu söz, İbn. Miskeveyh’inFakihetü’l-Hülefa” ve “Tehzibu’l-Ahlak” adlı eserleri ve “Resail-ü İhvani’s-Safa”’ kitabında nakledilmiştir.
[5] Hüseyni Tahrani, Seyid Muhammed Hüseyin, Mead Şinasi, c. 4, s. 86.


Ye’cüc ve Me’cüc Hangi Kavme İşarettir

[Düzenle]

Allame Hüseyni Tahrani, Mead Şinasi kitabında Ye’cüc ve Me’cüc kelimelerini onlar hakkındaki mevcut nakillere uyarlayarak şu neticeye ulaşmıştır: Bu iki kelimenin Çincedeki aslı “Mongok” veya “Monçuk” idi ve sonra İbranice ve Arapçada “Ye’cüc” ve “Me’cüc”’e ve Yunan dilinde de “Gog” ve “Magog”’a dönüşmüştür. Magog ve Mongog arasındaki tam benzerlikten istifade ederek bu iki kelimenin Çincedeki Mongog lafzından türediğine hükmedilebilir. Aynı şekilde “Mongol” ve “Moğol” da onun türevleridir. O halde Ye’cüc ve Me’cüc kadim dönemlerde Doğu Asya’nın kuzeyinde yaşayan Moğol taifesidir. Bu büyük millet bazen Çin’e saldırmaktaydı ve bazen de Kafkas kanalıyla Ermenistan ve İran’ın kuzeyine saldırmakta ve bazen de setin yapılmasından sonra da Avrupa’nın kuzeyine saldırmaktaydılar. Onlar arasında “İskit” olarak tanınmaktaydılar. Onlardan bir grup da Bizans’a saldırmaktaydı ve bu merhalede Bizans devleti yıkıldı. Yunanlılar onlara “İskitler” demektedir. Bu isim Fars Havzasındaki Daryuş’un kâtibesinde zikredilmiştir.
[6] Hüseyni Tahrani, Seyid Muhammed Hüseyin, Mead Şinasi, c. 4, s. 87.


Ye’cüc ve Me’cüc Kavminin Sonu

[Düzenle]

Kuran’da onların yok olduklarına işaret edilmemiştir. Kuran’dan anlaşılan sadece setin kapatılmasıyla onların yağma yolunun kapanmasıdır. Fakat Kuran ve rivayetlerden onların şimdi yaşadıkları hususu anlaşılmamaktadır. Elbette İbn. Abbas’ın Enbiya suresindeki ayeti okuma tarzından onların öldükleri anlaşılmaktadır. Zira İbn. Abbas yüksek mekân anlamındaki “hedebin” kelimesini kabir anlamına gelen “cedes” şeklinde okumuştur. Bu durumda ayetin manası şöyle olmaktadır: “Ta ki Ye’cüc ve Me’cüc kavmi kabirlerinden hızla dışarı çıkar.
[7] Necefi Humeyni, Muhammed Cevad, Tefsir-i Asan, c. 12, s. 326, İntişarat-i İslamiye, 1398 h. k
Bu ayetin tefsiri hakkındaki bazı rivayetlerde de ahir zamanda Ye’cüc ve Me’cüc’ün yeniden dünyaya yeniden dünyaya dönecekleri söylenmiştir ve bu da şu anda onların dünyada olmadıklarına ve gelecekte döneceklerine delalet etmektedir.

Ye’cüc ve Me’cüc'ün Yeniden Ortaya Çıkışı

[Düzenle]

Onların yeniden ortaya çıkışı hakkında ise bilginler arasında ihtilaf vardır. Bir grup araştırmacı, ahir zamanda Ye’cüc ve Me’cüc’ün döneceklerine ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaracaklarına dair Kuran’ı Kerim’in verdiği haberi hicri yedinci yüzyılın ilk yarısındaki Batı Asya’ya yönelik Tatar (Moğol) saldırısına uyarlamıştır. Zira onlar o zaman dönüp kan akıtma ve yıkmada, bayındır yerleri yok etme ve halkı katliam etmede, şehirleri yıkma ve malları yağmalamada insanlık tarihinin eşine rastlamadığı cinayetler işlemişlerdir. Onlar Çin, Türkmenistan, İran, Irak, Şam, Kafkas ve Küçük Asya’ya kadar saldırmış ve kendileri karşısında direnç gösteren her şehir ve diyarı viran etmiş ve halkını da kılıçtan geçirmişlerdir. Eğer Ye’cüc ve Me’cüc setin kapatılmasından sonra çok geçmiş dönemlerde ölmüşlerse ve gelecekte yeniden dünyaya döneceklerse, bu grup araştırmacılar karşısında onların Moğollar olduğunu söylemenin olanaksız olduğu söylenebilir; çünkü onların kabirden çıktığı doğru değildir. Netice itibariyle onlar hakkında söylenen her şeyin kesin bir bilgiyle inanılamayacak ihtimallerden oluştuğunu ve Kuran’da açıkça sözü edilen kesin hususlarla yetinilmesi gerektiğini söylemek gerekir.


Dipnot

[Düzenle]
 
1. Kehf, 93-97.    
2. Enbiya, 96-97.    
3. Hüseyni Tahrani, Seyid Muhammed Hüseyin, Mead Şinasi, c. 4, s. 85, Sayt-ı Müessese-i Tercüme ve Neşr-i Ulum ve Meaarif-ı İslamî.
4. Tabatabai, Seyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan fi Tefsiri’i-Kur’an, tercüme-i Musevi Hamedani, Seyid Muhammed Bakır, c. 13, s. 542, Defter-i İntişarat-i İslami, 1374 h. ş    
5. Hüseyni Tahrani, Seyid Muhammed Hüseyin, Mead Şinasi, c. 4, s. 86.
6. Hüseyni Tahrani, Seyid Muhammed Hüseyin, Mead Şinasi, c. 4, s. 87.
7. Necefi Humeyni, Muhammed Cevad, Tefsir-i Asan, c. 12, s. 326, İntişarat-i İslamiye, 1398 h. k
8. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 12, s. 179, el-Vefa, 1404 h. k    
9. Tabatabai, Seyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan Fi Tefsiri’i-Kur’an, tercüme-i Musevi Hemedani, Seyid Muhammed Bakır, c. 13, s. 542.    


Kaynakça

[Düzenle]

İslamquest sitesi "Ye'cüc ve Me'cüc Kavmi" makalesinden yararlanılmıştır.    






جعبه ابزار