Tekvini Velayet ve İmamlar
Makaleyi PDF formatında kaydet
Tekvini velayet (Arapça: ولایت تکوینی),
Allah Teala’nın sahip olduğu ve alemin varlığı, idaresi, devamlılığı, sonu gibi konularda ele alınan kelamî bir konudur. Ayrıca
Ehlibeyt imamlarının (a. s) , bu velayete sahip olmaları konusunda
Şii kaynaklarda çok sayıda delil bulunmaktadır.
[Düzenle]
“Velayet” kelimesi
Arapça bir kavram olup kök olarak “
veli” kelimesinden türemiştir. Lügat kitaplarında “birbirini takip etmek, bir şeyin diğerinin ardı sıra gelmesi, aralarında mesafe olmaksızın bir şeye yakın olmak” anlamındadır. Bu bağlamda bu sözcük (وَلِيَ وِلىٰ) farklı mecralarda sevgi, bağlılık, yardım, nusret, uyum, egemenlik, rehberlik ve sorumlu anlamlarında kullanılmıştır.
[Düzenle]
“Tekvini velayet” hususunda münasip ve mutabık olan anlam, varlık alemindeki mahlukat üzerinde egemenlik ve tasarruf sahibi olmak anlamındadır. Her şeyden önce velayet, zati olarak özü itibariyle Allah Teala’nın zatına münhasır olup; devamında
Halifetullah makamında olan
Peygamberler,
Masum İmamlar ve
kamil insanlara da iktisabi olarak isnat edilmiştir. Elbette bu kaide temel bir persfektif olarak
Kuran’ı Kerim’de geçen izzet, kudret, şefaat gibi birçok konuda itibarı olan bir mantalitedir.
[Düzenle]
Velayet hakkında Allah Teala bir ayette şöyle buyuruyor:
"فالله هو الولیّ“
Gerçek Veli (insanlar ve alem üzerinde tasarruf sahibi) yalnız Allah’tır. ”
Başka bir yerde ise:
"النبی اولی بالمؤمنین من انفسهم"
“Peygamber
müminlere kendi nefislerinden daha evladır. ”
Yahut:
"انما ولیکم الله و رسوله والذین آمنوا الذین یقیمون الصلوة و یؤتون الزکات و هم راکعون"
“Sizin veliniz, sahibiniz, ancak Allah ve Peygamberi ve inananlardır ki
namaz kılanlar ve
rüku ederken
zekat verenlerdir. ”
Bu ayet velayeti, Allah ve Peygamberi ve onun Ehlibeyti hakkında ispat etmektedir.
Bu ayetlerden maksat şu değildir: İnsanların birden fazla velisi yani velayetini elinde bulunduran bulunmakta ve bunlardan birisi veya en üstünü Allah’tır. Bilakis anlamı, gerçek velayeti yalnız Allah Teala’ya münhasır ve özgü kılan "والله هو الولی" ayet ışığında İslam Peygamberi (s. a. a) ve
ismet,
taharet sahibi Ehlibeytinin velayeti arazi olarak ilahi velayetin mazharıdır.
Kuran’ı Kerim’in latif tabiriyle İslam Peygamberi ve Onun temiz Ehlibeyti, ilahi velayetin nişanesi ve ayetidir.
[Düzenle]
Şimdi asıl konumuzu ele alacak olursak; tekvini velayet ile Masum İmamlar arasındaki irtibat meselesi nedir ve ne anlam ifade eder? Bu konuyu ele almadan önce iki noktayı hatırlatmakta fayda var:
1. Alemde var olan varlıklar arasında insan seçkin ve mümtaz bir konuma sahiptir. Öyle ki
mukarreb melekler dahi bu konumdan mahrumdur. İnsan saklı ve potansiyel yeteneklere ve kudretlere sahiptir. Eğer bunları kendisinde keşfeder ve geliştirirse halifetullah ve eşref-i mahlukat makamına nail olabilir.
2. Allah Teala kendi velayetine ulaşma fırsatını bütün insanlığa tanımış ve net olarak iyice açıklamıştır.
"الا ان اولیاء الله لاخوف علیهم و لا هم یحزنون".
“Bilesiniz ki, Allah'ın velilerine hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. ”
Bu iki nokta ışığında şu sonucu alabiliriz: Masum İmamlar kabiliyetlerini geliştirerek, elde ettikleri ulvi marifet ve irfanla, sahip oldukları
iman ve
yakîn ile ilahi velayet meydanına yol bulmuşlardır. Bu ulvi makamın mübarek neticesi Hz. Hakk’ın kendi kutsal zatî tekvini velayetinden nasiplenmeleri olmuştur. Masum İmamların (a. s) hayatı
ubudiyet ve kulluğun nişanesi olmasının yanı sıra yaşamlarının mihenk taş,ı kainatın kaynağıyla daimi olarak irtibatta olmak olmuştur. Bu kulluk iksiriyle simya yapıp varlık alemine yaşam ruhunu ilham etmişlerdir.
[Düzenle]
"بکم یمسک السماء ان تقع علی الأرض"
“Gök, size tutunduğundan yeryüzüne düşmez. ”
İmam Hasan'dan (a. s) şöyle nakledilir:
"من عبد الله عبد الله له کل شیء".
Kim Allah’a (hakkıyla) kul olursa Allah Teala da her şeyi ona kul köle kılar.
Kutsi bir hadiste ise şöyle geçer:
Allah Teala şöyle buyurdu:
"عبدی اطعنی حتی اجعلک مثلی"
Ey kulum bana itaat et, seni kendim gibi karar kılayım.
(Yani seni ilmimden kudretimden nasiplendireyim ta benim gördüğüm gibi görüp benim duyduğum gibi duyasın ki kendi
cennetime nail olasın.)
"ابن آدم أنا غني لا أفتقر أطعني فيما أمرتك أجعلك غنيا لا تفتقر يا ابن آدم أنا حي لا أموت أطعني فيما أمرتك أجعلك حيا لا تموت يا ابن آدم أنا أقول للشيء كن فيكون, أطعني فيما أمرتك أجعلك تقول لشيء كن فيكون";
” Ey
Ademoğlu! Ben
ganiyim ve asla fakir olmayacağım. Sana emrettiğim şeyde bana itaat edersen seni de öyle zengin ederim ki asla fakir olmazsın. Ey Ademoğlu! Ben
hayat sahibiyim ve asla ölmeyeceğim. Sana emrettiğim şeyde bana itaat et ki seni de hayat sahibi kılayım ve asla ölmezsin. Ey Ademoğlu! Ben bir şeye “Ol” dediğimde oluverir. Sana emrettiğim şeyde bana itaat et ki sen de bir şeye ol dediğinde oluversin. “
Bu hadislere ek olarak
Usul-i Kafi’de geçen meşhur ”
Kurb’u Nevafil” hadisi Masum İmamların (a. s) tekvini velayete nail olmalarının esrarını bizlere aşikar etmektedir.
"بهم يرزق الله عباده , وبهم يعمر بلاده, وبهم تخرج بركات الارض"
“Onlar vesilesiyle Allah kullarını rızıklandırır, onlar vesilesiyle beldeleri imar eder, onlar vesilesiyle yerin bereketleri ortaya çıkar”
[Düzenle]
Masum İmamlar (a. s), Allah Teala’nın onları ilahi velayetten nasiplenmeye nail etmesiyle bütün
mahlukat üzerinde ve varlık aleminde kontrol sağlamış ve fermanlarını dinletebilmişlerdir. Masum İmamlar’da (a. s) tezahür eden ve açığa çıkan birçok keramet ve harikulade vakıalar, onların tekvini velayet üzere olduğu hakikatinin inkar edilemez delilidir.
[Düzenle]
[Düzenle]
İslamquest sitesi "Tekvini Velayet ve İmamların İrtibatı" makalesinden yararlanılmıştır.