Mucize
Makaleyi PDF formatında kaydet
Mucize (Arapça: الاعجاز) ,
İslami kavramlar içerisinde önemli bir yeri olan kavramdır. Bu kavram
risalet ve
nübüvvet,
vahiy, ilahi öğretiler vb. konuların temelini oluşturan etkenlerdendir.
[Düzenle]
Müslüman bilginler mucizeyi şöyle tarif ederler: Mucize inkarcılara meydan okumakla birlikle olan ve iddiayı destekleyen harikulade bir iştir.
Harikulade işler genel olarak bilinen ve yaşanan olaylardan farklı olan işlerdir ve eşyaya hüküm süren alışılagelmiş doğal kuralların haricinde cereyan eden durumları ifade eder.
[Düzenle]
Mucizenin harikulade olması, onun
nedensellik kuralının dışında olduğu anlamında değildir. Mucize sebepleri yok saymayı ifade etmez. Çünkü sebep-sonuç kuralı hem
felsefenin hem de
Kuran'ın kabul ettiği bir kuraldır. Kuran’ı Kerim, bir yandan nedensellik kanununu kabul ederken diğer yandan harikulade işleri kabul etmektedir.
Kuran’ı Kerim, bütün sebeplerin
Allah'ın kudreti dahilinde olduğunu, maddi sebeplerin bağımsız olmadıklarını ve gerçek sebebin yalnız Allah olduğunu vurgulamaktadır.
Mucizelerde etkili olan sebeplerden biri de
peygamberlerin ruhlarıdır.
Peygamberlerin ve
evliyanın nefislerinde var olan özellik bütün zahiri sebeplerden üstün ve onlara egemendir.
Sonuç şu ki mucizeler ve diğer harikulade işler de normal olaylar gibi sebeplere bağlı olarak meydana gelirler. Hem mucize hem de normal olaylar bilinen sebeplerin yanında
batini sebeplere bağlıdırlar. Batini sebepler bizim genelde bildiğimiz normal sebeplerle farklıdır. Normal olayların meydana gelişinde zahiri sebeplerle batini sebepler içinde uyum vardır ve ilahi emir de buna mutabıktır. Batini ve hakiki sebeplerin zahiri sebeplerle uyum içinde olmadığı durumlarda zahiri sebepler işlevini yitirir ve o normal vakıa meydana gelmez. Çünkü Allah'ın
iradesi ona taalluk etmemiştir. Oysa normal ötesi (harikulade) işler tabii olan normal sebeplere dayanmamakta ve tabii olan normal ötesi sebeplere dayanmaktadırlar ve aynı zamanda batini ve gerçek sebeplere dayanmaktadırlar ve sonuçta Allah'ın irade ve izni çerçevesi dahilindedirler.
Mucizenin diğer bir özelliği de onun
meydana okumakla birlikte oluşudur. Yani mucize gösteren peygamber herkesten özellikle inkarcılardan mucizeyi peygamberliğine bir delil kabul etmeyip onu normal bir iş olarak gördükleri takdirde benzerini yapmalarını istemektedir.
Başka bir ifade ile, mucize Allah'ın açık
delil ve
ayetidir. Mucizeden maksat, ilahi bir görevi ispatlamaktır. Buna göre bu iş inkarcılara karşı meydan okumayla birlikte olur.
Mucizede diğer bir özellik de onun iddia eden kimsenin iddiasına mutabık çıkmasıdır. Yani eğer bir kimse peygamberliğini ispatlamak için anadan doğma körleri bir araç kullanmadan
şifa verdiğini iddia ediyorsa bu iddiasını gerçekleştirmesi gerekir.
Buna göre mucize normal şartların dışına çıkmaktır. Normal dışı işler gerçi
sihir,
kehanet ve
duanın kabul oluşu gibi durumları da içine alsa da sihir ve kehanetin mucizeye karşı duracak durumu yoktur. Çünkü sihri oluşturan sebepler mutlak anlamda mucize karşısında yenik duruma düşmektedir. Ancak mucize, normal olmayan tabii sebeplere asla yenilmez ve sürekli galip gelir.
Sihir ise genelde tabii ve ilahi menşei olmayan ve zihni etki altına almak veya göz bağlamak gibi yollara dayanır ve kötü hedeflere hizmet eder.
Buna göre beşeri olan normal dışı işler, hedef yönünden de mucizelerden farklıdır. Peygamberler mucizelerini insanları hidayet etmek için gösterirler eğlence veya başka hedefler için değil…
Diğer yandan mucize özel şartları gerektirmez. Şöyle ki; onu gerçekleştirmek için öğrenim görmek veya alıştırma yapmaya gerek yoktur. Oysa
mürtazlar (keşişler) normal dışı bir iş yapmak için öğrenim görmeye ve alıştırma yapmaya ihtiyaç duymaktadırlar ve her işi de yapamazlar.
Bunun sebebi mucizelerin Allah'ın sonsuz gücüne dayandığı ve beşeri olan normal dışı işlerin ise insanın sınırlı gücüne dayandığı içindir. Bu yüzden beşeri olan normal dışı işlerin benzerini yapmak mümkündür ve kimse bu gibi konularda meydan okuyamaz.
Mucizenin duanın kabul olması vb. şeylerle farkı da şudur ki, mucizede meydan okuma ve insanların
hidayeti meselesi söz konusudur. Onun oluşmasıyla peygamberin nübüvveti ve halka yönelik daveti ispatlanır. Bu yüzden mucize sahibi kişi, onu getirme konusunda yetki sahibidir. Yani kendisinden mucize istendiği zaman onu getirebilir. Duanın kabul olması ve velilerin kerameti ise meydan okuma ve insanların hidayeti kendisine bağlı olmadığı için gerçekleşmeyebilir ve sonuç vermediği için de kimsenin sapmasına sebep olmaz.
Başka bir ifade ile
keramet harikulade bir iştir ve
masum yahut masum olmayan bir insanın ruhsal gücünü gösterir. Ancak bu, özel bir ilahi hedefi ispat etmek için değildir. Mucize ise bir kimsenin iddiasını teyit etmek için ortaya çıkar ama keramette böyle bir özellik yoktur.
Kısacası peygamberlik iddiasıyla birlikte olan mucize peygamberlere mahsustur. Bir kimse mucize gerçekleştirir ve peygamberlik iddia ederse onun iddiasının doğruluğunu ispat eder. Çünkü mucize ilk etapta mucizeyi getirenin iddiasını doğrulamak içindir.
[Düzenle]
Elbette peygamberler, peygamberliklerinden önce de mucize gösterebilirler ama buna mucize değil “
irhas” yani gönülleri ileride açıklayacağı çağrıya hazırlama denir.
Evet mucize peygamberlik iddiasıyla olur. Eğer bunun dışında peygamberden bir harikulade iş görülse peygamberliğinden sonra olsa buna keramet denir. Gerçi bazen halk dilinde peygamberler ve
imamların tüm kerametlerine mucize denmektedir.
[Düzenle]
Mucizenin ispatı iki konuyu ispatlamaya bağlıdır. 1- Peygamberin mucizelerinin çeşitleri 2- Kur'an'ın mucize oluşunun değişik yönleri
Mucizeler iki kısımdır: 1- Ameli mucize 2- Sözlü mucize
Ameli (pratik) mucize,
tekvini velayet sonucu Allah'ın izni ile kainatta tasarruf etmeye denir.
İslam Peygamberi (s. a. a) vasıtasıyla ayın yarılması
ağacın yarılması
Karun ve
Fıravun kıssalarında olduğu gibi
Hz. Musa (a. s) tarafından yerin
ve denizin
yarılması,
Hz. Salih (a. s) tarafından dağın yarılması
ve
Hz. İsa (a. s) tarafından anadan olma körlerin şifa bulmaları, alacaların iyileşmesi ve ölülerin diriltilmesi. .
Ameli ve sözlü mucizenin farkı hakkında şu noktaya da işaret etmek gerekir ki ameli mucize belli bir zaman ve mekanla sınırlıdır muhatabı da genelde normal halktır.
Ancak sözlü mucize belli bir zamanla sınırlı değildir ve bütün asırlar için geçerlidir ve halkın genelini hitap ettiği gibi elit kimselere de hitap etmektedir.
Peygamber'in ameli mucizelerine örnek olarak günümüze dek kalmış olan
Medine'nin kıblesini tayin etmeği zikredebiliriz. Peygamber (s. a. a) herhangi bir astronomik araç veya bilgi araçlarından yararlanmaksızın Medine şehrinde
Kabe’ye doğru yönelmiş ve "Mihrabım Kabe'nin oluğunun karşısındadır," diye buyurmuştur.
Ameli mucizelerin ispatı bu mucizeleri nakleden
rivayetlerin senedini incelemeye bağlıdır. Eğer bu rivayetlerin senedi doğru olur veya onların doğruluğu konusunda birtakım karineler elde edilirse o zaman o mucize ispatlanır. Aksi taktirde onları ispatlamamız mümkün olmaz ve sadece bir ihtimal olarak söz konusu edilebilir. Ancak Kuran'ın Hz. Peygamber'den (s. a. a) naklettiği ameli mucizeleri kesin olarak kabul etmek gerekir.
Bu tür mucizeler ise daha çok eylem ve pratikte olmayan ancak söylenen ve insanlara hitaben anlatılan türde mucizelerdir
Sözlü mucizelerin başında Kuran’ı Kerim gelir. Kuran'ın
tahrif olmadığında ve sağlam ilahi kaynağa sahip olduğunda şüphe edilemez.
Kuran'ın sözlü mucize olduğu ve hem kendi dönemi hem de evrensel açıdan tüm zamanları kapsadığı hususunda belirli delil ve örnekler mevcuttur.
Kuran’ı Kerim, çeşitli yönlerden inkarcılara meydan okumuştur. Aşağıda bu yönlerden bazılarına işaret edelim:
1-
Fesahat ve
belagat yönünden
2- İçinde bulunan bilgilerde çelişkinin olmayışı
3-
Gaybi haberler yönünden
4- Kendisine Kuran inen kişi yönünden
5- Sunduğu bilgiler yönünden
Kuran’ı Kerim, örneğin kimseden ders almamış ve uygarlık ve bilimlerden yoksun olan bir yerde büyümüş olan bir kimsenin, fikir sahiplerini hayrete düşürecek ve onları aciz kılacak şekilde
ibadet, sosyal ilişkiler, toplum yönetimi ve muameleler konusunda mükemmel bir sistem sunabilmesi yönünden mucize olduğunu açıklamıştır. Kuran, var olan hakim sistemleri açıklamanın yanı sıra bazen konuların inceliklerine bile inmiş ve ayrıntılarına kadar
tevhid ilkesi ekseninde şekillenmiş bilgiler ve öğretiler sunmuştur. Şöyle ki onun hükümlerinin ayrıntıları tahlil edilecek olursa tevhid ilkesine dayandığı ortaya çıkar. Tevhid ilkesi doğru şekilde açılacak olursa bu ayrıntılar ondan anlaşılır.
[Düzenle]
Kuran'ın hem sözleri hem manaları yönünden mucizedir. Yani hem en güzel anlatıma sahiptir hem de söylediği sözler güzeldir.
Şimdiye kadar kimse Kuran'a karşı koyamamış, hatta
Kevser suresi gibi kısa bir sure dahi getirememiştir.
Unutulmamalıdır ki Kuran'ın meydan okuyuşu onun belli bir yönü yani örneğin fasih ve beliğ oluşu veya belli bilgileri içermesi gibi özellikleri ile sınırlanmamıştır.
Bu da gösteriyor ki Kuran'da bulunan herhangi bir üstünlük yönü dikkate alınırsa alınsın yine Kuran, o yönden üstündür ve ona üstünlük sağlanamaz. Bu meydan okuyuş tüm çağlardaki bütün insanları muhatap alır.
[Düzenle]
[Düzenle]
İslamquest sitesi "İcaz ve Kuran'ın Mucize Oluşu" makalesinden yararlanılmıştır