sihir

Makaleyi PDF formatında kaydet



Sihir (Arapça: السحر) , olağanüstü bir fiil olup bazen bir tür hipnotizma ve hokkabazlıktır ve bazen de sadece ruhsal, hayali ve telkinsel yöne sahiptir. Bazen tanınmamış fiziksel ve kimyasal özelliklerden yararlanarak, bazen bir takım cisim ve unsurlardan istifade ederek ve bazen de Şeytanlardan yardım alma yoluyla gerçekleşir.


Sihrin Tanımı

[Düzenle]

Kelimede sihir, aldatma ve kandırma, körlük, lugat kitaplarında ise sihir, aldatmak, hak karşısında batılı ifade etmek, bir şeyi doğru yolundan ve kesin ve ince bir kökeni ve nedeni olan her şeyi çevirmek demektir. Bazı sözlükbilimciler şöyle demişlerdir: Sihrin esası, bir şeyi hakikatinden başka bir şeye dönüştürmektir ve batılı hak olarak göstermesi ve insanların zihninde hakikatine aykırı bir şeyi açığa vurması anlamındadır.
[1] Ferahidi, Halil b. Ahmet, el-Ayn, c. 3, s. 135,
[2] İbn Menzur, Muhammed b. Mukrim, Lisanu’l Arap, c. 4, s. 348

Ragıp İsfahani, el-Müfredat kitabında sihir kavramı için üç manadan bahseder: 1- Gerçek ve gerçek olmayan hileler ve fanteziler sihir ve kurnazlık gibidir. 2- Belirli yollarla iblisleri çekmek ve onlardan yardım almak. 3- Bazılarının düşündüğü bir başka anlam daha vardır ki o da şudur: Belirli araçlarla kişilerin ve varlıkların tabiatını ve şeklini değiştirmek, örneğin onunla insanı hayvani bir surete dönüştürmek mümkündür, ancak bu hayal ve tevehhümdür ve hiçbir gerçeklik taşımaz.
[3] Ragıp İsfahani, el-Müfredat, c. 1, s. 400


Kuran’da Sihir

[Düzenle]

Sihir, Kuran’ı Kerim açısından iki bölümde incelenir

← Kandırma ve Hokkabazlık


Bu anlamda sihir kandırmak, hokkabazlık, el çabukluğu ve hipnotizmadır ve bir hakikat taşımaz. Nitekim şöyle okuyoruz: “Musa: “Yok, (önce) siz atın” dedi. Bir de ne görsün, onların ipleri ve değnekleri yaptıkları sihirden dolayı kendisine hızla sürünür gibi görünüyor. ”
[4] Taha, 66.    
(Musa) , “Siz atın” dedi. Bunun üzerine onlar (ellerindekini) atınca insanların gözlerini büyülediler ve onlara korku saldılar. Büyük bir sihir yaptılar. ”
[5] Araf, 116.    
Bu ayetlerle sihrin eşyada tasarruf edebilecek ve bir etki yaratabilecek bir hakikatinin olmadığı, aksine bunun sihirbazların hokkabazlık ve hipnotizmasından kaynaklanan bir yanılsama olduğu açıklığa kavuşmaktadır.

← Etki Sahibi


Bazı Kuran ayetlerinden, sihrin birtakım türlerinin gerçekten etki bıraktığı anlaşılmaktadır. Mesela bir ayette “onlar erkek ve karısı arasında ayrılık yaratacak sihirleri öğreniyorlardı” diye buyrulmaktadır. Bir başka ifadeyle “onlar kendilerine zararı olan ve faydası olmayan şeyi öğreniyorlardı” diye buyrulmaktadır. Sihrin etkisi sadece ruhsal mıdır yoksa cismani ve harici etkiler bırakması da mümkün müdür? Yukarıdaki ayette buna işaret edilmemiştir. Dolayısıyla bazıları sihrin etkisinin sadece ruhsal yönlerden olduğuna inanmaktadır. Allame Tabatabai, el-Mizan Tefsiri’nde şöyle buyuruyor: Sihir insanın hislerinde bir tür tasarrufta bulunmaktır. Gerçek olmayan şeyleri görme duyusunun görmesi ve duyma duyusunun da işitmesi şeklindedir.
[7] Allame Tabatabai, Tercüme-i el-Mizan, c. 8, s. 275
Bunun kısımlarından biri de insanların hayallerinde tasarrufta bulunmaktır. Buna göz sihri denir. Bu maharet sihrin tüm maharetlerinden daha kesin ve doğrudur.
[8] Allame Tabatabai, Tercüme-i el-Mizan, c. 1, s. 368
[9] Nasır, Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, c. 1, s. 379


Sihrin Gerçekliği

[Düzenle]

Her halükarda genel bir değerlendirmeyle şöyle söylenebilir: Sihir olağanüstü bir fiil olup insanların varlığına bir takım etkiler bırakır. Bazen bir tür hipnotizma ve hokkabazlıktır, bazen de sadece ruhsal, hayali ve telkinsel yöne sahiptir. Bazen tanınmamış fiziksel ve kimyasal özelliklerden yararlanarak, bazen birtakım cisim ve unsurlardan istifade ederek ve bazen de şeytanlardan yardım alma yoluyla gerçekleşir. Elbette sihirbazlar sapık ve dünyaya tapan insanlar olup asıl işleri hakikatleri tahrif etmektir. Çağımızda geçmişte insanlara gizli olan birçok cisim ve unsurun özellikleri aşikâr olduğu ve hatta muhtelif varlıkların mucizevî eserleri alanında birtakım kitaplar yazıldığından, sihirbazların sihirlerinin birçok bölümü açıklığa kavuşmuş ve birçok alanda sihirbazların elinden bu silah alınmıştır. (Unsurların kimyasal özelliklerinin veya nurun özelliklerinin aşikâr olması gibi). Fakat her haliyle sihir, varlığı inkâr edilebilecek ve tüm çeşitleri hurafelere isnat edilebilecek bir şey değildir. Bazı çeşitleri henüz de revaçtadır ve şimdiye dek sırrı öğrenilememiştir; Hintli sihirbazların yaptığı birtakım işler gibi.
[10] Nasır, Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, c. 13, s. 241.


İslam’a Göre Sihir

[Düzenle]

İslam’ın bakışında birçok hususta sihir insanların sapmasına, hakikatlerin tahrif edilmesine ve sade zihinli fertlerin inanç temellerinin sarsılmasına neden olmaktadır. Büyük İslam önderlerinden bize ulaşan hadislerde sihir şiddetlice kınanmış ve yasaklanmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır: Hz. Ali (a. s) şöyle buyurmaktadır: “Az veya çok olsun sihir öğreten kimse kâfir olmuştur. Böyle bir kimsenin Allah ile irtibatı tamamıyla kesilir…”
[11] Vesailu’ş-Şia, bab. 25, Min ebvabi ma yektesibu bih, hadis. 7. “Az veya çok olsun sihir öğreten kimse kâfir olmuştur. Böyle bir kimsenin Allah ile irtibatı tamamıyla kesilir…”.
[12] Nasır, Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, c. 1, s. 380.
O halde İslam’ın bakışında sihir yapmak, öğretmek, öğrenmek ve elde etmek yasak, haram
[13] Tahriru’l-Vesile, c. 1, s. 498, mesele. 16
ve büyük günahlardandır. Bazı rivayetlerde sihri öğretmek ve öğrenmek küfre sebep sayılmıştır.

Sihrin Hükmü

[Düzenle]

İslam fakihleri görüş birliğiyle şöyle demektedir: Sihir öğrenmek, fiilini işlemek ve büyücülük haramdır. Elbette sihirbazların büyüsünü iptal etmek için onu öğrenmekten başka yol olmazsa hüküm değişir. Hatta bazen yalancı bir iddia sahibi bu yolla insanları kandırıp saptırmak istediği zaman, onun sihir ve büyüsünü iptal ve yalanını da ifşa etmek için kifayet farzı olarak bir grubun sihir öğrenmesi gerekli olur. Bu istisnanın delili İmam Sadık’tan (a. s) nakledilen bir hadistir. Bu hadiste şöyle yer almaktadır: “Sihir yapma karşılığında ücret alan sihirbaz ve büyücülerden biri, İmam Sadık’ın (a. s) yanına gelir ve şöyle der: Benim mesleğim sihirdi ve onun karşılığında ücret alıyordum. Harcamalarımı da bu yolla temin ediyordum. Bu gelir ile Allah’ın evini ziyaret ettim ama şimdi onu terk edip tövbe ettim. Benim için bir kurtuluş yolu var mıdır? İmam Sadık (a. s) şöyle buyurdu: Sihrin bağını aç ama büyücülük bağı bağlama. ” Bu hadisten istifade edildiği kadarıyla sihir bağını çözmek için onu öğrenmek ve yapmak sakıncasızdır.
[14] Kitabu’l-Mekasib, Şeyh Ensari, c. 1, s. 270-274.


← Sihre Ruhsat Verilen Alanlar


Aynı şekilde başka durumlarda da İslam sihir öğrenmeyi caiz bilmiştir ve onlar şunlardır:
1. Sihirden zarar gören kimselerin sihrin etkisini yok etmek.
2. Yalancı peygamberlik iddiasında bulunanların iddiasını iptal etmek.
3. Sihirbazların sihrini yok etmek için onu öğrenmek.

← Sihri Bozan Şeyler


Bazı kitap
[15] Havaşi Mefatihu’l-Cinan, Taviz-u İbtal-i Sihir.
ve rivayetlerde sihri yok etmek için bir takım ayet ve duaların okunması tavsiye edilmiştir. Numune olarak birkaç tanesine işaret ediyoruz:
1. Muhammed b. İsa, Hz. Rıza’dan (a. s) sihir hakkında sordum ve kendisi şöyle buyurdu: Sihir gerçektir ve Allah’ın izniyle etki eder. Ne zaman sana sihir yapsalar elini yüzüne kadar kaldır ve şu duayı oku:
“Azim olan Allah’ın adıyla. Ebedi ve sonsuz büyük arşın rabbi yüce Allah’ın adıyla. ”
2. İbn Abbas şöyle demektedir: Yahudi Lebid, Peygambere (s. a. a) sihir yaptı ve sihri, Beni Zarik kuyusuna attı. Peygamber hastalandı. Kendisi uyurken iki melek geldi. Onlardan biri Peygamberin başucunda ve diğeri de ayağının yanında oturdu ve kendisine sihir yapıldığını, sihrin deri altına bırakıldığını ve Zerva kuyusundaki bir taşın altına konulduğunu bildirdiler. Peygamber (s. a. a) Ali (a. s) , Zübeyir ve Ammar’ı gönderdi ve onlar kuyunun suyunu çektiler, taşı kaldırdılar ve sihri çıkardılar. Onda iğneyle on bir düğüm atılan tarak dişleri ile bir miktar saç gördüler. Bu esnada Nasr ve Felak sureleri nazil oldu. Açtıkları her düğümle bir ayet okudular. Peygamber (s. a. a) hafiflik hissetti ve sanki pranga ve zincirden kurtulmuşçasına ayağa kalktı. Cebrail (a. s) ise şöyle diyordu: Sana eziyet eden her kıskanç ve haset sahibinin her şeyinden seni yüksek kılan Allah’ın adıyla ve Allah sana şifa vermektedir. ”
3. Sihre maruz kalan insanın her zaman şu ayetleri kendiyle beraber taşıması gerekir: “Sihirbazlar atacaklarını atınca, Musa dedi ki: Sizin bu yaptığınız sihirdir. Allah, onu elbette boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah, bozguncuların işini düzeltmez. Suçluların hoşuna gitmese de Allah, hakkı sözleriyle gerçekleştirecektir. ” “Biz de Musa’ya, “Elindeki değneğini at” diye vahyettik. Bir de ne görsünler o, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor. Böylece hak yerini buldu ve onların yapmış oldukları şeylerin hepsi boşa çıktı. Artık orada yenilmişler ve küçük düşmüşlerdi. ”
4. Sihre maruz kalan kimse, şu ayeti yedi defa okumalıdır: “Allah, “Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size bir iktidar vereceğiz de ayetlerimiz sayesinde size (kötü bir amaçla) ulaşamayacaklar. Siz ve size uyanlar, galip gelecek olanlardır dedi”.
[18] Kasas, 35.    
[19] Raziyuddin, Hasan b. Fazl Tabarsi, Mekarimu’l-Ahlak, Tercüme-i Mir Bakıri, c. 2, s. 326-329.
O halde genel olarak sihirbazların sihrinin şerrinden Allah’a sığınmak lazımdır.

Sonuç

[Düzenle]

Belirtilenlerin bütününden alınan netice üzere sihri yok etmek için sihir öğrenilebilir. Ancak halkın sihir olarak nitelediği birçok hususun bir grubun aşırı bir şekilde hurafe ve vehimlere olan ilgisinden ve ortaya çıkan şartlardan kötü istifade eden başka bir faydacı gruptan kaynaklandığına dikkat edilmelidir. Oysaki onların sihirden bir haberleri yoktur. Ayrıca, sihrin en azından bir bölümü de insanın hayalinde tasarrufta bulunarak gerçekleşmektedir. Sihirbazlar ve Hz. Musa (a. s) olayında vuku bulduğu gibi bu durumlarda halkın inanç ve bilinç düzeyinin artmasıyla pratikte bu gibi sihirlerin bir etkisi olmayacaktır. Her haliyle eğer bir sihir gerçekten etki ederse, ondan kurtulmak için dua ve rivayetlerde belirtilen şeylerden istifade edilebilir. Eğer kurtuluş yolu sadece sihirden istifade etmekten geçerse, sihri iptal etmek için sihirden istifade etmek de caizdir. Elbette sihrin öğrenilmesi sapmayacaklarına dair güven veren fertler için caizdir; yani öğrenilmesi bir takım kayıt ve şartlarla ile caizdir.

Dipnot

[Düzenle]
 
1. Ferahidi, Halil b. Ahmet, el-Ayn, c. 3, s. 135,
2. İbn Menzur, Muhammed b. Mukrim, Lisanu’l Arap, c. 4, s. 348
3. Ragıp İsfahani, el-Müfredat, c. 1, s. 400
4. Taha, 66.    
5. Araf, 116.    
6. Bakara, 102.    
7. Allame Tabatabai, Tercüme-i el-Mizan, c. 8, s. 275
8. Allame Tabatabai, Tercüme-i el-Mizan, c. 1, s. 368
9. Nasır, Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, c. 1, s. 379
10. Nasır, Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, c. 13, s. 241.
11. Vesailu’ş-Şia, bab. 25, Min ebvabi ma yektesibu bih, hadis. 7. “Az veya çok olsun sihir öğreten kimse kâfir olmuştur. Böyle bir kimsenin Allah ile irtibatı tamamıyla kesilir…”.
12. Nasır, Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, c. 1, s. 380.
13. Tahriru’l-Vesile, c. 1, s. 498, mesele. 16
14. Kitabu’l-Mekasib, Şeyh Ensari, c. 1, s. 270-274.
15. Havaşi Mefatihu’l-Cinan, Taviz-u İbtal-i Sihir.
16. Yunus, 81-82.    
17. Araf, 117-119.    
18. Kasas, 35.    
19. Raziyuddin, Hasan b. Fazl Tabarsi, Mekarimu’l-Ahlak, Tercüme-i Mir Bakıri, c. 2, s. 326-329.


Kaynakça

[Düzenle]




جعبه ابزار