Samiri
Makaleyi PDF formatında kaydet
Samiri (Arapça: سامری),
Kuran’da Hz. Musa (a. s) ve
İsrail oğulları hakkında anlatılan kıssalar içinde önemli yer edinen ve Hz. Musa’nın (a. s) ,
Tur Dağı'nda Allah ile
münacatı esnasında halkı
tevhit inancından saptıran şahsiyettir.
[Düzenle]
Samiri’nin kıssası üç bölümde incelenebilir:
1. Samiri’nin şahsiyeti.
2.
Cebrail’in atının toynağı altındaki toprağı alması.
3.
Şii müfessirlerinin bu husustaki görüşü.
[Düzenle]
Samiri’nin şahsiyeti hakkında değişik nakiller bulunmaktadır. Onun İsrail oğullarının büyük şahsiyetlerinden olduğunu, Tanrıya düşmanlık eden
Samire adındaki kabileye mensup olduğu ve
nifak yolunu tuttuğu bu bilgilerdendir.
Said b. Cübeyr şöyle demektedir: “O,
Kirman ehliydi ve bir grup onun
Bacermi ahalisinden olduğunu, bakırcılık işiyle uğraştığını ve adının ise
Miha olduğunu belirtmiştir. ”
İbn. Abbas, onun
münafıklardan olan Zafer’in oğlu Musa olduğunu, görünüşte kendini Musa’nın (a. s) taraftarlarından gösterdiğini ve gerçekte ise buzağıya taptığını belirtmiştir.
[Düzenle]
Şii
rivayet kaynaklarından olan
Kummi tefsirindeSamiri hakkında kısa bir bilgi yer almaktadır.
Allame Tabatabai, Samiri’nin kıssasını Kummi tefsirinden şöyle nakletmektedir: Hz. Musa (a. s)
Tevrat ve levhaları almak için Tur dağına gidince ve belirtilmiş zaman içinde dönmeyince İsrail oğulları
İblisin hilesiyle tuğyan etmiş ve Hz. Musa’nın (a. s) halifesi olan
Hz. Harun’u (a. s) öldürmek istemiştir. Bu esnada İblis bir erkek kılığında onların arasına girmiş ve ‘Musa kaçtı, artık gelmeyecek ve tanrısız kalmamanız için size ibadet edebileceğiniz bir mabut yapabilmem gayesiyle ziynetlerinizi toplayın’ demiştir. Cebrail’in atının altındaki topraktan almış olan ve bunu kendi iftiharı sayan Samiri, altından bir buzağı yapmış ve bu toprağı onun içine dökmüş, buzağı bağırmaya başlamış ve İsrail oğulları da onun karşısında secdeye kapanmıştır. Secdeye giden kişilerin sayısı yetmiş bin kişiydi. Musa (a. s), bu hadiseden haberdar olunca onu öldürmeye karar vermiş ama yüce Allah, Musa’ya (a. s) onu öldürmemesini çünkü onun cömert bir şahıs olduğunu belirten bir vahiy göndermiştir. Bunun üzerine Musa (a. s) ona şöyle demiştir: “Her zaman ibadet ettiğin mabuduna bir bak, onu nasıl eritip küllerini denize attığımızı gör. Sizin mabudunuz kendi dışında başka bir mabut olmayan Tanrı’dır ve onun ilmi her şeyi kuşatmıştır. ”
Allame Tabatabai rivayeti naklettikten sonra şöyle buyurmaktadır: İki nedenle bu rivayet güvenilir değildir:
Birincisi, aktaran şahıs birçok konularda
imamların sözlerini mana ile nakletmekte ve bu arada kendi sözünü de aktarmaktadır. Biz bu iddia hakkında onun aktarmış olduğu hikâye içinde deliller görmekteyiz.
İkincisi, bu konuların rivayet olduğunu varsaysak bile bu
mürsel ve senetsiz bir rivayettir ve kendisinden nakledilen imamın adı belirtilmemiştir. Bu nedenle güvenilir değildir.
[Düzenle]
Müfessirler arasında bu hususta iki görüş vardır:
Mevcut rivayette önceki bölümde Samiri’nin atın ayağı altındaki toprağı aldığı belirtildi. Bu konuyu onaylamayan başka bir rivayet de mevcuttur. Bu rivayet
Cevamiu’l-Cami,
el-Behru’l-Muhit,
Garaibu’l-Kur’an,
Zübdetu’t-Tefasir ve
Mecmeu’l-Bahreyn gibi kitaplarda
Müminlerin Emirine (a. s) isnat edilmiştir. Hz. Musa (a. s) , Tur dağına çıkmak isteyince, Cebrail (a. s) Hz. Musa’yı (a. s) götürmek için “
Hizom” adındaki atına binmiş halde geldi. Samiri bu sahneyi gördü ve bu atın bir üstünlüğü olduğuna inanarak atın ayakları altındaki topraktan bir miktar aldı.
Lakin bir grup müfessir Samiri’nin atın değil aksine Cebrail’in (a. s) ayakları altındaki toprağı aldığına inanmakta ve bunun delili olarak da ayetin zahirini göstermektedirler.
Tebyinu’l-Kur’an kitabında “Samiri dedi ki ‘Ben onların görmediği şeyi gördüm. Elçinin izinden bir avuç avuçladım da onu attım. Böyle yapmayı bana nefsim güzel gösterdi. ’”
ayetinin tefsiri hakkında şöyle yer almaktadır: Denize ulaşınca İsrail oğullarının görmediği bir şeyi gözlemledim: Cebrail’in (a. s) ayakları altındaki toprak hareket ediyordu ve onun ayak izlerinden yeryüzüne ruh verilmekteydi. Ben de bu topraktan bir miktar aldım.
Ragıp’ın Müfredatında şöyle yer almaktadır: “Basertu bih” cümlesi genellikle anlamak manasında olan ve çoğul kipi “Basair” olan “basiret” anlamında kullanılır, çoğul kipi “ebsar” olan göz anlamındaki “basar” anlamıyla kullanılmaz.
Nur tefsirinde bu görüşü onaylamak için
Tabersi’nin İhticac’ından bir rivayet nakledilmektedir:
Hz. Ali (a. s) ,
Basra’yı fethettiğinde halk onun sözlerini dinlemek için etrafını sardı. Hz. Ali’nin (a. s) gözü halk arasında not alan
Hasan Basri’ye ilişti. İmam Ali (a. s) yüksek sesle ona seslendi ve ‘Ne yapıyorsun’ diye buyurdu. Hasan Basri ‘Diğer insanlara aktarmak için sizin sözlerinizi yazıyorum’ dedi. İmam Ali (a. s) şöyle buyurdu: Biliniz ki her kavmin ve topluluğun bir Samiri’si vardır ve sen ey Hasan! Bu ümmetin Samiri’sisin. Sen benden
Allah Resulü’nün (s. a. a) sözlerini almakta, nefsi arzularınca ve kendi görüşünce yorumlamakta, yeni bir mektep üretmekte ve halkı ona çağırmaktasın.
Bu nedenle Samiri’nin “Peygamberin eserinden bir parça aldım” sözünden maksadı, ben Musa’nın eserlerinden bir miktar aldım, ona inandım ve ardından onu bırakıp buzağı yaptım anlamındadır. “Onların görmediğiyle gördüm” cümlesi de dolayısıyla şu anlamdadır: Ben bu iş için diğerlerinin gafil olduğu bir plan yaptım anlamındadır. Bu mana yukarıdaki hadis ile daha iyi uyuşmaktadır.
[Düzenle]
[Düzenle]
İslamquest sitesi "Samiri Kimdir?" makalesinden yararlanılmıştır.