Hz. Adem ve Melekler
Makaleyi PDF formatında kaydet
Hz. Adem (a. s) ve Melekler konusu, ayette de belirtildiği üzere
Hz. Adem’in (a. s) yaratılması ve
meleklerin Allah Teala’ya “yeryüzünde kan dökecek ve
fesat çıkaracak birini mi yaratacaksın?” söylemlerini içeren bir konudur.
[Düzenle]
“Hani
Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir
halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni
şükrünle yüceltir ve (sürekli)
takdis ederken, orada
bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. ” Fakat Allah Teala, burada onlara verdiği cevapta sonraki merhalelerde aşikâr olan bir bilgi sundu: “Ben sizin bilmediğinizi bilirim. ”!
[Düzenle]
Sözlerinden anlaşıldığı üzere melekler insanın bozgunculuk çıkaracağını, kan akıtacağını ve yıkım yaratacağını sezmişlerdi. Ancak bunu nerden anlamışlardı?!
Bu konuda birtakım ihtimaller öne sürülmüştür:
Yüce Allah daha önce insanın geleceğini meleklere özetle açıklamıştı ve bu iki şekilde beyan edilmişti. Melekler
Levh-i Mahfuz kanalıyla Adem’in (a. s) zürriyetinin yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağını ve kan akıtacağını öğrenmişlerdi. Bu yüzden şaşkınlık içinde yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve kan akıtacak birini mi yaratacaksın diye sormuşlardı.
İlahi haberler yoluyla bunu öğrenmişlerdi; yani Yüce Allah meleklere bu Adem’in (a.s) çocuklarının bozgunculuk çıkaracak ve kan akıtacak kimseler olduğunu bildirmişti. Allah Adem’i (a.s) yaratınca da melekler Allah’ın bahsettiği zürriyetinin bozgunculuk çıkaracağı kimse bu mudur, değil midir diye öğrenmek için sordular.
Bir grup, meleklerin bu konuyu “Allah’ın ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” sözünden anladığı kanısındadır. Melekler, sınırlı imkanlar taşıyan yeryüzünde egemenlik kurmanın Adem (a. s) neslinde bir takım çelişkileri beraberinde getireceğini ve bu çelişkilerin de çekişmelere ve son olarak da bozgunculuk ve kan akıtmaya dönüşeceğini anladılar.
Gerçekte toprak ve maddeden yaratılmış insan ve onların tabii çelişkilerinden hareketle, bulunmuş oldukları öngörü sayesinde insanın bozgunculuğu ve kan akıtacağını sezmişlerdi.
Başka bir ifadeyle melekler bu konuyu “yeryüzü” kelimesinden çıkarıp anlamışlardı; zira onlar insanın topraktan yaratıldığını ve maddenin taşıdığı sınırlılık nedeniyle doğal olarak çelişki ve çekişmelerin merkezi olacağını bilmekteydiler. Netice itibariyle sınırlı maddi dünyanın her zaman daha fazlasını isteyen insan doğasını doyurması imkânsızdır. Hatta tüm dünyayı bir ferde verseler dahi yine doymaz. Bu durum yeterli bir sorumluluk hissi ile beraber olmazsa bozgunculuk ve kan akmasına sebep olur.
[Düzenle]
Bu ayet ve Meleklerin söylemleri hakkında
müfessirler birtakım bilgiler paylaşmışlardır. Burada onlardan birkaçına işaret edeceğiz.
Allame Tabatabai,
el-Mizan Tefsiri'nde şöyle yazar: “Melekler şunu bilmekteydiler: Yeryüzüne ait insan maddi olması nedeniyle
gazap ve
şehvet yetilerinden teşkil olmuştur ve yeryüzü cihetleri çelişkili ve sınırlı bir mahal olması sebebiyle de orada çelişkiler çok olacaktır. Unsurları yok olmaya yüz tutacak, düzen ve ıslahı bozgunculuk ve yok olma durumunda kalacaktır. Orada yaşamak tür ve toplumsal yaşam şekli dışında gerçekleşmeyecektir. Toplumsal yaşam olmadan beka kemal haddine ulaşamayacaktır. Bu tür bir yaşamın neticede bozgunculuk ve kan akıtmayla sonuçlanacağı malumdur.
Muhsin Kıraati ise
Tefsir'i Nur adlı eserinde meleklerin başka âlemlerde veya bu âlemde
bulunan Hz. Âdem’den (a. s) önceki insanları gözlemleyerek bu öngörüde bulunduklarına inanmaktadır. Yani meleklerin öngörüsü, Âdem’in (a. s) yeryüzündeki ilk mahluk olmamasından kaynaklanıyordu. Bilakis ondan önce çekişen ve kan akıtan başka varlıklar bulunmaktaydı ve onların kötü sabıkları meleklerin Âdem nesline karşı kötü zanda bulunmasına neden olmuştur!
Mekarim Şirazi ise
Tefsir'i Numune kitabından şunları yazar: Bu tefsirler birbirleriyle pek çelişmemektedir; yani bu hususların tümünün meleklerin bu konuya odaklanmasına sebep olmuş olması muhtemeldir. Gerçekte de onların belirttiği bu husus bir hakikatti ve bu yüzden Allah Teala, cevap verirken asla onları inkâr etmedi, sadece bu hakikatin yanında insan ve onun makamı hakkında daha önemli hakikatlerin olduğuna ve meleklerin bundan haberi bulunmadığına işaret etti! Onlar eğer hedef
ubudiyet ve kulluk ise biz bunun en kâmil örnekleriyiz, sürekli
ibadet etmekteyiz ve herkesten daha çok
hilafete layığız diye düşünmekteydiler. Oysaki şehvet, gazap ve değişik isteklerin kendi varlıklarında olmamasından ötürü kendilerinin ibadetleri ile temayül ve şehvetler tarafından kuşatılmış ve
Şeytanın her taraftan vesvese verdiği insanın ibadet ve kulluğu arasında büyük bir fark olduğundan gafildiler. Tufana maruz kalmış bu varlığın
itaat ve boyun eğmesi ile sakin sahile ulaşmış ve yükü hafif olanların ibadeti arasında mutlaka bir fark olacaktır. Onlar bu Adem’in (a. s) neslinden
Hz. Muhammed (s. a. a),
İbrahim (a. s),
Nuh (a. s),
Musa (a. s) ve
İsa (a. s) gibi
peygamberlerin ve de
Ehlibeyt imamları (a. s) gibi salih kulların ve aynı şekilde canlarını feda eden
şehitlerin ve tüm varlıklarını âşıkane bir şekilde Allah yolunda takdim edenlerin de varlık sahnesine ayak basacaklarını nerden bilebilirlerdi? Onlardan bazılarının bir saatlik
tefekkürü, meleklerin yıllarca ibadet etmesine eşitti.
[Düzenle]
[Düzenle]
İslamquest sitesi "Melekler ve Hz. Adem'in Yaratılışı" makaleden yararlanılmıştır.