Büyük Şia Mütekellimleri
Makaleyi PDF formatında kaydet
Şia tarihinde hicri 2. yüzyıldan itibaren
kelami alanda yetişen ve hem bulunduğu dönem açısından hem de gelecek yüzyıllarda adından her daim söz ettiren büyük şahsiyetler yetişmiştir. Bu makalede bu şahsiyetlerden sadece birkaç tanesini zikredip hayatları, düşünceleri ve eserleri hakkında bilgiler verilecektir.
[Düzenle]
Ebu Muhammed Hişam ibn Hakem, bir patiska satıcısı ve
Abdullah b. Yezit İbazi Musallek’in ticaret ortağıdır. Aslen
Kufeli olmasına rağmen
Vasit şehrinde büyümüş ve daha sonra
Bağdat’a gitmiştir.
İmam Sadık (a. s) ve
İmam Kazım’ın (a. s) özel talebelerinden olup
Şia tarihinde ilk üç asrın en seçkin mütekellimlerinden birisidir. Hişam hicri 179da Kufe’de vefat etti.
İbn Nedim El- Fihrist kitabında Hişam’ın eserlerine ait uzunca bir fihrist hazırlamıştır.
Doktor Seyit Hüseyin Müderrisi Tabatabai,
Miras-i Mektub-i Şia adlı kitabında Hişam ibn Hakem’in mevcut kitaplarından alıntı bazı sözleri zikretmiştir.
Onun
imamet konusunda ve özellikle
imamların ismet sahibi oluşu hakkındaki görüşleri hâlâ geçerliliğini korumakta ve kelam kitaplarında zikredilmektedir.
[Düzenle]
Ebu Cafer Muhammed b. Abdurrahman b. Gibeh, üçüncü asrın sonu ve dördüncü asrın başları arasında yaşayan
Şiiliğin seçkin mütekellimlerindendir. Önceleri
Mutezile olup daha sonra Şia mektebini seçmiştir. Kendisi
Rey şehrinde yaşamış ve hicri 319 yılından önce orada vefat etmiştir.
İbn Razi, imameti savunmak adına birçok kitap yazmış ve münazaralarda bulunmuştur.
El-İttisafu fil-İmamet, Onun en önemli kitaplarındandır ve
Şeyh Saduk’un Kemalud-Din adlı eserinde bu kitabın bazı bölümleri yer almıştır.
[Düzenle]
Şeyh Saduk ve ibn Babiveyh adı ile nam kazanmış
Ebu Cafer Muhammed b. Ali b. Hüseyin Babiveyh,
Kum şehrinde gözlerini dünyaya açtı ve kendisinde en çok etki bırakan üstadı
Muhammed b. Hüseyin b. Ahmet ibn Velid’in yanında ilim tahsilinde bulundu.
Şeyh Saduk ilim tahsil etmek için birçok şehre sefere çıkmış ve her gittiği yerde büyük
âlimlerin huzurunda hadis öğrenmiştir. Yanlarında ilim öğrendiği âlim ve üstatların sayısı 252 olarak nakledilmiştir.
Şeyh Saduk hicretin 381. Yılında Rey şehrinde hayatını kaybetmiş ve orada da defnedilmiştir.
Şeyh Saduk, kendisinden birçok eser geride bırakmıştır.
Şeyh Tusi eserlerin sayısını 300 olarak belirtmiş ve kendisi ise 40 tanesinin adını getirmiştir.
Bunların arasında
İtikadat’ul-İmamiye,
El-Emali,
Kemalud-Din ve Tamamun-Ni’me gibi daha çok kelami konu içerikli kitapları sayabiliriz. Şiilerin
fıkıh ve
hadis alanlarında muteber saydığı dört ana kitaptan birisi olan
Men La Yehzuruhul-Fakih, Şeyh Saduk’a aittir.
[Düzenle]
İbn’ul Muallim ve
Şeyh Müfid adıyla tanınmış olan
Ebu Abdullah Muhammed ibn Muhammed ibn Numan, hicri 336da
Dicle nehrinin doğu kıyısında yer alan
Ekbera şehrinde dünyaya gelmiş ve 413te Bağdat’ta dünyadan göçmüştür.
Kamiluz-Ziyara t kitabının sahibi
İbn Guleveyh (ö. 368 h. k.) ve Şeyh Saduk (ö. 381h. k.) , Şeyh Müfid’in üstatlarındandır.
Merhum
Seyit Abdülaziz Tabatabai, Şeyh Müfid’e ait eserler hakkında yaptığı tahlilî yorumlarında şunlara da yer veriyor. O, yazdığı eserlerin yarısı kadar olan doksanı aşkın kitabında Şiiliğe ait kelamî konulara yer vermiş, ayrıca Şia akidelerini savunma, yanlış inançları düzeltme ve bunun gibi diğer bazı konulara değinmiştir. Bu doksan dokuz eserin 33 fıkrası İmamet konusu, içeriği ve ayrıntıları hakkında bilgiler vermektedir.
Şeyh Müfid’in en önemli eserleri:
Evail’ul-Makalat,
Tashih’ul-İtikat,
El-Cumelu vel-İrşad.
Ne mutlu ki İbn’ul Muallim’in mevcut eserleri, Şeyh Müfid’in ölümünün bininci yılı münasebetiyle hicri 1413te (1992) düzenlenen kongre için 14 ciltte basılmıştır.
Şeyh Müfid tüm heybetiyle hadis ehli düşüncesinin karşısında durmuş ve kendi
içtihadî üslubuyla akla büyük makam ve mertebe tayin etmiştir. Bu yüzden Şeyh Saduk’tan kalma inançları
tenkit etmiş ve yazdığı eserin adını Tashih’ul-İtikatolarak koymuştur. Öte yandan fıkıh ve ahkâm kanunlarında aşırı
akılcılığı da kınamıştır. Bu alanda kendi üstadı olan
İbn Cüneyt Eskafi’nin (ö. 381 h. k.) yaptığı kıyasları tenkit etmiştir. O, İmamiye mektebinin orta asırlarda yetişmiş en büyük mütekellimidir.
[Düzenle]
Ebu’l Kasım Ali ibn Hüseyin ibn Musa;
Şerif Murtaza,
Elem’ul-Huda ve
Seyit Murtaza isimleriyle ün kazanmıştır.
Seyit Murtaza hicri 355te Bağdat’ta dünyaya gelmiştir ve hicri 436da aynı şehirde vefat etmiştir. Seyit Murtaza’nın soyu baba tarafından İmam Musa Kazım’a (a. s) ve anne tarafından ise
Nasır Utruş’a, sonuç olarak
Taberistan Alevilerine dayanır.
En önemli kelamî eserleri şunlardır:
Eş-Şafi fil-İmamet,
Ez-Zehiretu fi İlm’il-Kelam,
Tenzih’ul-Enbiya ve
Resail’uş-Şerif Murtaza.
Şeyh Tusi’nin Seyit Murtaza’ya ait
Cumelul-İlim vel-Amel kitabının şerhi olarak yazdığı
Temhid'ul-Usul, Şia
medreselerinde 3 asır boyunca ders kitabı olarak okutuldu.
Seyit Murtaza’nın kelam ve fıkıh alanlarındaki düşünceleri ve mektebi, üstadı Şeyh Müfid’in kurduğu mektebin devamıdır.
Elbette fıkhî sonuçlar çıkarma konusunda aklın
hüccet oluşu ekseni üzerinde durmuş ve aklî yöntemler uygulamıştır. Bu nedenle de hadisçilik akımına yönelişlere şiddetle karşı durmuştur. Bir kişiden (
Haber’i Vahid) nakledilen hadis ve
rivayetlerin Seyit Murtaza tarafından hüccet olarak görülmeyişi, bu üsluplardan birisidir.
Ez-Zerie kitabında Seyit’in akli yöntemleri nasıl savunduğu açıkça görülmektedir. Hatta bazen kıyası bile kabul etmeye yakınlaştığı ve az da olsa akli deliller getirerek kıyasın varlığını savunduğu belirtilir.
[Düzenle]
Ebu Cafer Muhammed ibn Hasan Tusi,
Şeyhut-Taife veya bazen de mutlak şekilde “
Şeyhi Şia”
olarak tanınmıştır. Şiilik tarihinde özellikle fıkıh ve
usul alanlarında fikri değişimleri başlatan Şeyh Tusi, hicri 384 veya 385te
Tus şehrinde dünyaya geldi. 408 yılında Bağdat’a gitti ve orada Şeyh Müfid, Seyit Murtaza ve
İbn Cezairi (ö. 411 h. k.) gibi üstatlardan ders aldı.
Şeyh Tusi, Seyit Murtaza’dan sonra 12 yıl boyunca Bağdat’ta kalarak öğrenci yetiştirdi ve Şia düşüncelerinin yayılmasını sağladı.
Selçukluların Bağdat’a girmelerinin ardından Şia bölgeleri Şiilerden arındırıldı ve Şeyh Tusi’nin evi ateşe verildi. Bu yüzden Şeyh
Necef’e gitti.
Şeyh Tusi ömrünün sonuna kadar yani hicri 460a kadar Necef’te kaldı. Öğrencilerin Şeyh’in etrafında toplanmasıyla dersler verilmeye başlandı ve Necef İlim Havzası bu şekilde kurulmuş oldu.
Şeyh Tusi kendisinden birçok eser geriye bıraktı; öyle ki son yapılan araştırmalarla Ona ait elli eser belirlendi.
Bunların arasında, iki büyük eser
Et-Tezhip ve El-İstibsar kitapları fıkıh ve hadis alanlarında ilk muteber kitaplardan sayılır ve Şiilerin kaynak sayılan dört kitaptan ikisini teşkil etmektedir. Şeyh Tusi’nin bazı eserleri kelam ve akait ilimleri içeriklidir ki bunlardan en önemlileri şunlardır:
Telhis'uş-Şafi,
Temhid’ul-Usul,
Risaletun fil-İtikadat. Şeyh Tusi’nin, itikat konusunda üstadı Seyit Murtaza’dan etkilendiğini söyleyebiliriz.
Telhisuş-Şafi kitabı, Seyit Murtaza’nın El-Şafi fil-İmamet kitabının özetidir. Temhid’ul-Usul, Seyit Murtaza’nın Cumelul-İlim vel-Amel eserinin şerhidir. Bu yüzden itikat babında Şeyh’in yeni konulara değindiğini pek söyleyemeyiz; buna karşın Onun fıkıh ve usul ilimlerinde Şiiliğe katkısı inkâr edilemez bir gerçek. Şeyh Tusi’nin, tek bir kişinin (Haber'i Vahid) naklettiği hadis ve rivayetleri hüccet kabul etmesi Şiiliğe fıkıh alanında yeni bir kapı açmıştır.
[Düzenle]
Hace Nasreddin Tusi olarak ün kazanan
Ebu Cafer Muhammed ibn Muhammed ibn Tusi, hicri 597de Tus şehrinde dünyaya gelmiştir.
Hace Nasreddin Tusi, 624te
İsmaililerin kalesine gitti ve son kaleleri düşene kadar onların yanında kaldı.
Felsefe alanındaki en büyük eseri
Şerh’ul-İşarat vet-Tenbihat’ı bu dönemde kaleme aldı.
Hace Nasreddin Tusi, kendisinden geriye felsefe, kelam,
matematik,
astronomi vb. alanlarda değerli eserler bırakarak hicri 672de vefat etti ve
Kazımeyn şehrine defnedildi. Onun en önemli eserlerinden birisi ise
Tecrid’ul-İtikat kitabıdır. Felsefe ile kelam ilminin birleştiği bu kitap, Şiiliğin kelamî anlamda klasikleşmiş kitaplarından sayılmaktadır.
Tecrid'ul-İtikad’in en önemli şerhi,
Allame Hilli’nin şimdilerde bile ilmi itibarı konusunda yüksek öneme sahip olan ve ilim havzalarında ders kitabı olarak okutulan
Keşful-Murad adlı eseridir.
Hace Nasreddin’in diğer önemli eserleri ise
El-Fusul’un-Nesiyriye,
Kavaidul-Akaid ve
Tahrirul-Kelam’dır. Hace Nasreddin halefleri üzerinde büyük etki bırakmıştır; öyle ki hala felsefe ve kelam ilimlerinin karışımı hatta Şia düşüncelerinde felsefenin kelamdan daha önde tutulduğu açıkça görülmektedir.
[Düzenle]
Allame Hilli lakabını almış olan
Hasan ibn Yusuf ibn Mutahhar, hicri 648de
Hille’de dünyaya geldi. Allame ilk ilim tahsilini babasının yanında aldı ve ayrıca dayısı
Muhakkik Hilli (ö. 676 h. k.) ,
Ahmet ibn Tavus (ö. 673 h. k.) ,
Ali ibn Tavus (ö. 664 h. k.) , Hace Nasreddin Tusi ve
İbn Meysem Behrani gibi âlimlerden de ilim tahsili gördü.
Allame Hilli, hicri 694te İslam’ı kabul eden sultan
Muhammed Olcay Tuğ veya
Hüdabende’nin sarayında özel bir konuma sahipti. Bu dostluk ve bağın sonucu olarak Olcay Tuğ, 709da resmen Şiilik mezhebine geçti. Kendi hükümdarlığı dönemi boyunca da bu mezhebi resmi mezhep ilan etti ve
on iki imamın adlarının
Cuma hutbelerinde zikredilmesini ve sikkelere
dört halifenin yerine onların adlarının yazılmasını emretti.
Hicri 726da Hille’de dünyadan ayrılan Allame Hilli,
tefsir ve hadisten, felsefe ve kelama kadar İslamî ilimlerin farklı alanlarında çeşitli eserler ortaya koymuştur. Bu eserlerin önemli bir kısmını kendi kitabı olan
Hülaset’ul-Akval kitabında zikretmiştir.
Kelam ve akait alanında yazdığı en önemli eserler şunlardır:
Nihayetul-Meram,
Menahicul-Yakîn fi Usulid-Din,
Envarul-Melekût fi Şerhil-Yakut, Keşf’ul-Murad,
El-Babul-Hadi Aşer,
Keşf’ul-Fevaid fi Kavaidil-Akait,
Minhac’ul-Keramet fi Marifetil-İmamet,
Nehc’ul Hak ve Keşfus-Sıdk.
Allame Hilli’nin ilmî etkisi, önemi ve makamı,
Ehli Sünnet’in Onun eserlerini tenkit etme yoluna gitmesine neden olmuştur.
İbn Teymiyye Minhac’ul-Keramet kitabını, dört cilt olarak yazdığı
Minhac’ul-Sünnet kitabıyla tenkit etmiştir.
Fazl ibn Ruzbahan, Nehc’ul Hak’ka karşılık olarak
İbtal’u Nehc’ul-Batıl adlı kitabı yazmıştır.
Gazi Nurullah Şuşteri ise İbtalu Nehc’ul-Batıl kitabına cevap olarak
İhkak’ul-Hak adlı kitap yazmıştır.
[Düzenle]
Birinci şehid ve
Fahrul Muhakkikin’in öğrencisi
Fazıl Mikdat ve
Fazıl Seyuri lakaplı
Ebu Abdullah Mikdat ibn Abdullah Seyuri, hicri 826da Necef’te vefat etmiştir. Kelam da, kendi kitabı
El-Levamiul-İlahiyat’ta Şia düşüncesine yeni eklentilerde bulunmasına karşın daha çok Hace Nasreddin ve Allame Hilli’nin eserlerine şerhler yazmıştır. El-Babul-Hadi Aşer kitabına yazdığı şerh asırlarca ilim havzalarında ders kitabı olarak okutuldu. Fazıl Mikdat’ın Necef’te, şimdilerde adı
Selimiye Medresesi olarak ün kazanmış birde medresesi vardır.
[Düzenle]
Sadrul-Müteellihin ve
Molla Sadra isimleriyle meşhur
Muhammed ibn İbrahim Şirazi, hicri 979da
Şiraz’da doğdu.
İsfahan’da Şeyh Bahaî (ö. 1030 h. k.) ve
Mir Damat’ın (ö. 1040 h. k.) yanında
talebelik yaptı. Uzun yıllar Kum şehrine yakın bir yerde olan
Kehek’te tefekkür ve
riyazet ile meşgul oldu ve birçok önemli esere imza attı. Onun kurduğu “
Hikmeti Mütealiye” mektebi, birçok yeni konuları içermekle beraber kelam,
Meşşa Felsefesi,
İşrak Felsefesi ve
İbn Arabî’nin İrfan alanındaki görüşleri gibi çeşitli sütunlar üzerine kurulmuştur. Başlangıçta bu mektebin muhalifleri oldu ama 12. Asırdan itibaren ve
Molla Ali Nuri (ö. 1246 h. k.) ,
Molla Hadi Sebzevari (ö. 1289 h. k.) ve
Müderris Zünuzi (ö. 1307 h. k.) gibi âlimlerin ortaya çıkışıyla son asırlarda Şia düşüncesinin revaç bulmasını sağladı.
Molla Sadra’nın en önemli eserleri olarak:
Esfar-i Erba’a,
Şevahid’ur-Rububiye,
Mefatihul-Gayb,
Meşai r ve
Mebde ve Mead olarak sıralayabiliriz.
Asaletul-Vücut (Vücudun
mahiyete karşı asıl oluşu) ,
İştiraki Vücut (varlığın mahiyetler arasında ortak değer oluşu) ,
Hareketi Cevheri (
madde âleminin iç yapısının hareket halinde oluşu) ,
Basitul Hakikati Kulli Eşya (eşyayı oluşturan varlığın, özünde her türlü karışımdan uzak oluşu) ,
İmkani Fagri (varlık aleminin tamamının varlığının, vücudu vacip olana bağımlılığı) ,
İttihad-ı Akl ve Makul (Akıl, akleden ve akledilen şeylerin üçü aslında bir şeydir) ,
Nefsun fi Vahdetiha Kullül-Guva (canlılardaki nefis veya ruh, aslında bütün güçlerin toplanma noktasıdır.) ve
En- Nefsu Cismaniyetul Hudus ve Ruhaniyetul Beka (canlı varlıklardaki ruhun yaratılışı, oluşumu cisimsel, bekasında ise ruhsaldır) gibi konular ilk defa Molla Sadra tarafından ortaya konmuştur. O, hicri 1050de Allah’ın evini ziyarete giderken
Basra’da vefat etti.
[Düzenle]
Allame Meclisi adıyla tanınan
Muhammed Bakır ibn Muhammed Taki hicri 1037de İsfahan’da dünyaya geldi ve babasının yanında ilim tahsili gördü. Hicri 1070te kendisinde
Biharul-Envar’ı yazma düşüncesi oluştu ve asıl hedefi o zamanlarda hazırlanmış olan nüshaları bir araya getirmekti. Allame Meclisi bu bilgileri toplamakla yetinmeyip ele geçirdiği hadislere
şerh verme işiyle de meşgul oldu. Hicri 1098de İsfahan’ın
Şeyhul İslam’ı oldu.
Bu dönem içinde
sofilerle muhalefet ederek ılımlı hadisçilik akımını yaymaya çalıştı. Allame bir ömür süren çaba ve uğraşıdan sonra hicri 1111de İsfahan’da dünyadan ayrıldı. Onun diğer bir önemli eseri ise
Kuleyni’ye ait
Kâfi kitabının şerhi olan
Mir’atul-Ukul’dur.
Kendisine ait son eseri ise akait babında hicri 1109da tamamladığı
Hakkul-Yakîn’dir ve bu surette hadisçilik akımını yeniden diriltmiştir.
[Düzenle]
Allame Tabatabai olarak tanınan
Muhammed ibn Hüseyin ibn Muhammed Tabatabai, hicri 1321de
Tebriz’de doğdu ve 1344te Necef’e gitti.
O,
Allame Muhammed Hüseyin Naini (ö. 1355 h. k.) ve
Şeyh Muhammed Hüseyin İsfahani’nin (ö. 1361 h. k.) yanında tahsil gördü. İrfanda
Seyit Ali Gazi Tabatabai’nin (ö. 1365 h. k.) öğrencisiydi.
Seyit Hüseyin Badkubei’nin (ö. 1358 h. k.) yanında ise altı yıl felsefe dersi gördü.
Allame, Kum’a dönüşüyle birlikte felsefe ve tefsir dersleri vermeye başladı ve sayısız öğrenci yetiştirip birçok eser yazdı. Hicri 1402de Kum’da vefat etti. En önemli eserleri ise:
El-Mizan fi Tefsiril-Kur’an,
Bidayet’ul-Hikmet,
Nihayetul-Hikmet,
Şia der İslam,
Usuli Felsefe ve
Resaili Tevhidi.
[Düzenle]
[Düzenle]
Wikifeqh Araştırma Gurubu