Ayakları Meshetme
Makaleyi PDF formatında kaydet
Ayakları meshetme konusu,
fıkıh ilminde
abdest meselesinde yer alan bir konudur ve
Şia ve
Ehli Sünnet arasında
abdest ayeti uyarınca ayakların meshedilmesi yahut yıkanması hususunda görüş ayrılıkları vardır.
[Düzenle]
Mesh bir şeyi başka bir şeyin üstünden geçirmek ve gezdirmek anlamındadır.
Fıkıh literatüründe ise, eli ıslak haliyle baş ve ayakların üzerinden çekme anlamındadır.
[Düzenle]
Kuran’ı «erim,
Maide suresinin altıncı ayetinde bu konuya değinmiştir.
“Ey
iman edenler,
namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da”
Meşhur kıraate göre "ercüleküm" kelimesi "feth" şeklinde (le) okunur. Bu nedenle buna yönelik iki terkip şekillenmiştir.
[Düzenle]
Mensup (fethe şeklinde) olan "vücuh" kelimesine atıf edilmiştir. Bu durumda "ercüleküm" kelimesi de mensup okunması gerekir dolayısıyla yıkamaya mahkumdur. Bu nedenle ayakların da yüz ve eller gibi yıkanmasına hüküm edilir. "Ruusiküm (Başlarınız) " kelimesi mecrur (kesre yani "i" (ruusi=başları) şeklinde) gelmiş olsa da "bi-ruusikum" bir bütün olarak "İmsehu" fiilinin mef'ulü ve asıl itibariyle (yani harfi car üzerine gelmeden önceki irabın aslı) mensuptur. "Erculeküm" kelimesi, "Bi-ruusikum" kelimesinin mahalline atfedilmiştir ve "Bi-ruusikum" kelimesinin hükmü ne ise "Erculeküm" kelimesinin hükmü de odur; yani mesh etmektir. O halde ayakların da tıpkı başta olduğu gibi mesh edilmesi gerekir.
Bazı Ehlisünnet
alimleri şöyle istidlal etmişlerdir: Yıkamak meshi de kapsamaktadır. Yani yıkamak aslında çok rutubet ve ıslaklığın olması demektir. Ancak bunun tersi doğru değildir. Yani mesh, yıkamayı kapsamaz. Buna binaen eğer bir kimse, ayaklarını yıkasa boynundaki borcu kesinlikle eda etmiş olur. Zira eğer farazi olarak meshin
vacip olduğunu kabul etmiş olsak dahi ayaklarını yıkayan bir kimse aynı zamanda mesh de etmiştir. Fakat ayaklarını mesh eden bir kimse eğer gerçekten yıkama vacip ise bu durumda üzerindeki
teklif kalkmamıştır. Zira bu kimse yalnızca mesh etmiştir. Oysaki bu farza göre yıkamak vacipti.
Bu tür istidlallerin doğru olmadığı açıktır. Zira yıkamak ve mesh etmek birbirinden iki ayrı mahiyettir ve gerçekte bu iki kelimenin birbirlerine olan nispeti tezattır. Buna binaen bunların hiçbiri, bir diğerini doğrulamaz yani yıkamak, mesh etmeyi kapsamadığı gibi mesh etmek de yıkamayı kapsamaz. Aksine, bu tür konularda
lügat anlamanın en güzel ölçüsü, örfte o lügatin nasıl anlaşıldığıdır.
Acaba örf bu iki kelimeden, söz konusu istidlalin açıkladığı şeyi mi anlıyor? Yani ayağını yıkayan kimseye, “ayağını mesh etmiştir” de diyor mu?
Konunun akışını kolaylaştırmak ve bir neticeye varmak için kabul etsek bile bu iki kelimenin birbirlerine nispeti tezat değil, "Tam girişimlik (umum ve husus mutlak) "tır ve böyle bir nispetle yıkamak, fazla mesh etmekten ibaret olur. Ne var ki böyle bir şeyin kabul edilmesiyle birlikte öncelikle, bu genelleştirilebilmelidir. Yani mesh edilmekle
mükellef olduğumuz her yerde yıkamanın yeterli olduğunu söylememiz gerekir ki başın mesh edilmesi konusunda da geçerli olacaktır. Bu durumda mükellef, başını mesh edeceği yerde yıkamakla da yetinmelidir. Hâlbuki bu sözün batıl olduğu apaçık ortadadır ve kimse bunu kabul etmemektedir.
İkincisi: Bu surette yine de ayaklar, mesh etmenin yerine yıkanamaz. Zira abdest
ibadetlerdendir ve ibadetler ise "Tevkifi"dir (hiç kimsenin azaltıp çoğaltma hakkı yoktur) ve tam olarak
Peygamber Ekrem’in (s. a. a) abdest aldığı gibi abdest alınmalıdır. Bu surette her türlü delillendirmeler,
nassın (Kuran ve
Sünnet) karşısında
içtihat olacaktır ki bu da zorunlu olarak batıldır.
Ehli Sünnet âlimlerinden
Reşit Rıza şöyle diyor: Akli açıdan yıkamanın daha uygun olduğunu görüyoruz; yıkamak temizliktir ve alemlerin
Rabbi karşısında bu şekilde durmak daha münasiptir.
Hiç şüphesiz Reşit Rıza burada kıyasın ismini getirmemiş ve ‘yıkamak temizliktir ve temizlik, her yerde iyidir; bu konu diğer konular gibidir o halde yıkamak iyidir’ diyerek kıyasa dayanmıştır. Ne var ki dini hükümlerin ispat edilmesinde kıyasın yeri yoktur ve Reşit Rıza "
el-Menar" tefsirinde buna inanmıştır. Zira o "Allah, Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?" dedi. (O da) "Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın" dedi. "
Ayetinin açıklamasında kıyasın yerildiğine dair
İmam Sadık’tan (a. s) iki rivayet nakleder. Rivayette şöyle geçer:
Ebu Na'im "Hilye (
Hilyetu'l Evliya) " kitabında ve
Deylemi, İmam Cafer Sadık'ın babasından ve babasının da dedesi Allah Resulünden (s. a. a) naklettiğine göre Allah Resulü (s. a. a) şöyle buyurmuştur: Dinde kendi görüşüne göre kıyas eden ilk kişi
Şeytandı.
Aynı şekilde Cafer (Sadık) şöyle dedi: Dinde kendi nazarına göre kıyas eden kimseyi Allah Teala kıyamet gününde Şeytan’ın dostu kılar.
Ayrıca Şia’nın muteber ve kaynak kitaplarında birçok
rivayet vardır ki bu rivayetler, baş ve ayakların mesh edilmesinin vacip olduğuna delalet etmektedir.
[Düzenle]
Şia’nın muteber kitaplarından muteber sayılan birisi “
Vesail’uş Şia” kitabıdır. Bu kitabın birinci cildinde
sahih senetle nakledilen birçok rivayet vardır başın mesh edilmesinden sonra ayakların da mesh edilmesinin vacip olduğuna delalet etmektedir. Biz burada bu rivayetlerden birkaçını zikredeceğiz:
1. İmam Sadık’ın (a. s.) şöyle buyurduğu nakledilir: “ (Abdestte) başın ön kısmının dörde birini ve ayakların ikisini mesh ediniz. Ayakları mesh ederken sağ ayaktan başlayarak mesh ediniz”.
2.
İmam Bakır’dan (a. s.) ayağın mesh edilmesi sorulur. İmam (a. s) onun cevabında şöyle buyurur: “Ayakların mesh edilmesi
Allah tarafından
Cebrail vesilesiyle nazil olan bir şeydir”.
3.
Zürare, imamlar tarafından güvenilir kimselerden sayılır ve İmam Bakır’ın (a. s.) öğrencilerinden olan bir ravidir. Zürare, İmam Bakır’dan (a. s) şöyle naklediyor: “İmam Maide suresinin altıncı ayetine dayanarak şöyle buyurdu: “Ayakların üstünü (bir kısmını) mesh etmek vaciptir”.
4. Zürare şöyle nakleder: İmam Bakır’dan (a. s.) Peygamberin (s. a. a.) abdestinin nasıl olduğu hakkında soruldu. O da şöyle cevap verdi: “Hazreti Resul-i Ekrem (s. a. a) bir leğenin getirilmesine emretti! Leğen getirildikten sonra Peygamber (s. a. a.) abdest almaya başladı. Sırasıyla yüzünü, sağ elini, sol elini yıkadı. Daha sonra başını ve iki ayağını aldığı abdestten kalan ıslak elleriyle mesh etti ve şöyle buyurdu: Ayakların parmaklarının ucundan ayaklardaki “ka’b”a kadar mesh edilmesi gerekir. Ayaklardaki “ka’b” hakkında sorulunca şöyle buyurdu: ayağın çıkıntısı ve ayak bileğinin aşağısıdır ”.
Buna binaen hadisler esasınca ve elbette Maide suresinin altıncı ayeti gereğince yüz ve ellerin yıkanmasından sonra baş ve iki ayağın mesh edilmesi vaciptir. Mesh edilmesinin miktarı da ayaktaki parmaklardan ayaklardaki çıkıntıya kadardır.
[Düzenle]
[Düzenle]
" İslamquest sitesi "Abdestte Ayakların Meshedilmesi" makalesinden yararlanılmıştır.