Nehcu'l-Belağa'da İlk Üç Halife

Makaleyi PDF formatında kaydet



Nehcul Belaga (Arapça: نهج البلاغة), İmam Ali’nin (a. s) hutbe, hikmetli sözlerini ve mektuplarını içeren ve Seyyid Razi tarafından bir araya getirilen değerli bir eserdir. Bu eserin altıncı mektup kısmı, İslam devletinde halifeliğe geçen ilk üç kişinin hukuki durumları hakkında bilgi edinmemiz açısından bazı veriler sunmakla beraber bu rivayetin farklı açılardan da incelenmesi lüzumunu gerektirmektedir.


Hazretin Muaviye'ye Mektubu (6. Mektup)

[Düzenle]

Nehc’ül Belağa’da, İmam Ali'nin (a. s.) ’ın, Muaviye’ye yazdığı mektupta (altıncı mektup) şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz Ebu Bekir’e, Ömer’e ve Osman’a biat edenler, onlara biat ettikleri şekilde bana da biat ettiler. Orada bulunanların (başkasını) seçme hakkı olmadığı gibi, bulunmayanların da reddetme hakkı yoktur. Şura, ancak Muhacirler’e ve Ensar’a aittir; onlar toplanıp birisine uyar ve imam olarak nitelendirirse, bu Allah’ın da hoşnut olduğu bir iştir. Kim onların hükümetine razı olmayıp, kınayarak veya bidate uyarak onların işlerini terk ederse, onu geri çevirirler. Kabul etmezse, müminlerin yoluna tabi olmadığı için onunla savaşırlar ve döndüğü şeyin vebalini de Allah, onun boynuna yükler. ”
Eğer şura sadece Muhacirler’e ve Ensar’a aitse ve bu şuranın seçtiği kişiden Allah razı ise buna göre üç halifenin hilafeti resmiyet kazanmıyor mu?
Mektupta bahsedilen Muhacir ve Ensar’dan kastedilen onların tamamı mıdır?
“Kim onların hükümetine razı olmayıp, …” şeklinde başlayan cümle, üç halifeye razı olunduğu anlamına gelmiyor mu?
Bu rivayet, senet ve itibar açısından incelenmesine ilave olarak, anlam ve içerik açısından da incelenmelidir. Buna göre, birkaç noktayı göz önünde bulundurmamız gerekmektedir:

← Metnin İçerik Yönünden Değerlendirmesi


Mektubun baş kısımları; örneğin “Şüphesiz Ebu Bekir’e, Ömer’e ve Osman’a biat edenler, onlara biat ettikleri şekilde bana da biat ettiler. Orada bulunanların (başkasını) seçme hakkı olmadığı gibi, bulunmayanların da reddetme hakkı yoktur. ” Cümleleri, Muaviye ile olan mücadele sırasında Emiru’l-Müminin Ali’nin (a. s.) hilafetinin gasp edilmesinden yirmi beş yıl sonra ve yanlış halife seçimi şeklinin müslümanların özellikle Muaviye’nin propaganda araçlarının etkisi altında olan yeni müslümanların zihnine yer ettiği bir zamanda yazılmıştır. Muaviye’nin bütün taraftarlarının; üç halifenin, müslümanlar tarafından seçildiğinden dolayı, hak olduklarına inandıkları ve bütün siyasi ve dini görüşlerini bu esasa göre beyan ettikleri bir ortamda, onların hak olmadıklarını iddia etmek oldukça anlamsız ve faydasızdır. Özellikle Hz. Ali (a. s.) bu mektupta kısaca Muaviye’yi, kendisine uymaya mecbur kılma çabasındadır. Bütün bunlara göre Hz. Ali (a. s.) , Muaviye’nin inançlarına göre bahsetmek ve mektubun bütün delillerini, Muaviye’nin ve onun taraftarlarının inançlarına göre sıralamak zorundaydı.
[2] En-Nehze, 1425 (h. k.) ve Huyi, Habibullah, Minhac-ul Beraat fi şerh-i Nehc’ul Belağa, c. 17, s. 203, 1324

Ancak mektubun diğer kısmında; “Şura, ancak Muhacirler’e ve Ensar’a aittir; onlar toplanıp birisine uyar ve imam olarak nitelendirirse, bu Allah’ın da hoşnut olduğu bir iştir. Kim onların hükümetine razı olmayıp, kınayarak veya bidate uyarak onların işlerini terk ederse, onu geri çevirirler. Kabul etmezse müminlerin yoluna tabi olmadığı için onunla savaşırlar ve döndüğü şeyin vebalini de Allah, onun boynuna yükler. ”Hz. Ali’nin (a. s.) kastetmek istediği şey şudur: Şüphesiz, Muhacirler ve Ensar arasında masum imam da bulunmaktadır. Onların bir kişiye olan görüş birliği, onların arasında bir imamın var olduğunun göstergesidir ve sonuç olarak bu seçim, ilahi bir seçim olmaktadır. Peygamber’in (s. a. a.) vefatından sonra, İmam’ın (a. s.) razı olduğu görüş birliğinin, sadece bütün Muhacirler ve Ensar’ın İmam (a. s.) hakkında vardıkları görüş birliği olduğu çok açıktır. Buna göre, görünüşte Hz. Ali (a. s.) bu açıklamalarında tevriye yapmış ve konuyu, muhaliflerin inançlarına uygun görünecek bir biçimde beyan etmiş olsa da yukarıda da açıklandığı gibi, İmam’ın sözlerine dikkat edilecek olursa, bu mektubun delillerinin, hak ve doğru ile hiçbir uyumu yoktur.
[3] El-Hüseyini, Eş-Şirazi, Es-Seyyit Muhammet, Tevzih-u Nehc’ul Belağa, c. 3–4, s. 436, Müessese’tul-Fikr-il İslami.
ı

←← Metnin Diğer Hadislerle Çelişmesi


Eğer bir kimse bu açıklamaları kabul etmez ve bu rivayetin zahiri ilk manasının üç halifenin hak olduğuna işaret ettiği hususunda ısrar ederse, cevap olarak şunları söylemek gerekmektedir: Eğer bir hadis; hatta senet ve delalet açısından sahih bile olsa, ancak, birçok ayet ve mutevatir hadisle çelişirse, böyle bir hadis hiçbir geçerliliğe sahip değildir ve delil olarak kabul edilmez. Yukarıdaki hadis ilk bakışta karşımıza çıkan zahiri anlamı ile Peygamber’in (s. a. a.) vefatından sonra hilafetin sadece Emirü’l-Müminin Ali (a. s.) ve onun masum evlatlarına ait olduğuna işaret eden, birçok ayet ve rivayetlerle çeliştiği için akide ve amel açısından geçersiz sayılır.

Dipnot

[Düzenle]
 
1. Eş-Şubber, Seyyit Abdullah, Nuhbet-uş Şerheyn, s. 1469-1471    
2. En-Nehze, 1425 (h. k.) ve Huyi, Habibullah, Minhac-ul Beraat fi şerh-i Nehc’ul Belağa, c. 17, s. 203, 1324
3. El-Hüseyini, Eş-Şirazi, Es-Seyyit Muhammet, Tevzih-u Nehc’ul Belağa, c. 3–4, s. 436, Müessese’tul-Fikr-il İslami.


Kaynakça

[Düzenle]

İslamquest sitesi "Nehc’ül Belağa’nın altıncı mektubuna göre üç halifenin hilafeti resmilik kazanmaz mı?" adlı makaleden yararlanılmıştır    






جعبه ابزار