Allah'ı Görmek
Makaleyi PDF formatında kaydet
Allah’ı görme (Farsça: رؤیت خدا) ,
İslam’ın ilk yıllarında ortaya çıkan bir mesele olup sonraları
mezhebi bir görüş olarak sunulan bir konudur.
Allah’ın bu dünyada yahut
ahiret hayatında gözle görülüp görülemeyeceği üzerinde durulan bu konuda
Şia ve
Ehlisünnet’in bazı fırkaları arasında görüş ayrılıkları vardır.
[Düzenle]
Bazı Ehlisünnet
alimleri , Allah’ın bu dünyada görülmese de ahiret aleminde görüleceğine inanır! Onlardan bazıları bu hususta şöyle demiştir: Bu Ehlisünnetin ve
hadis alimlerinin inancıdır.
Bazıları da
Hz. Musa (a. s) ve
İsrail oğulları tarafından Allah’ı görme hadisesi hakkında şöyle söylemişlerdir: Bu hadise Allah’ı görmenin imkânsızlığını göstermez, sadece Hz. Musa’nın (a. s) Allah’ı görecek gücünün olmadığını gösterir.
[Düzenle]
Hz. Musa’nın (a. s) Allah’ı görmeye dair isteği hakkında
Eşaire ve
Mutezile alimleri arasında geçmişte İslam alimlerinin zihnini meşgul eden tartışmalar ve bahisler yaşanmıştır. Bu, İslam’ın ilk yıllarından
İmam Rıza (a. s) dönemine dek sert tartışmalara yol açmıştır. Özellikle
İmam Bakır (a. s) ve
İmam Sadık (a. s) dönemlerinde bu husustaki tartışma ve çekişmeler zirveye ulaşmıştır. Mutezile bu hususu mutlak bir şekilde inkar etmiş, lakin Eşaire meseleyi ahiret bağlamında ispat ve dünya bağlamında ise inkar etmiştir.
Bir grup da Allah’ın hem ahirette ve hem dünyada görüleceğini dile getirmiştir.
Enteresan olan her üç grubun da aynı
ayete (
Araf suresi, 147) istinatta bulunmasıdır. Bu tartışmalar
Âl-i Eyyüp eliyle Mutezile fırkasının yok olması zamanına dek sürmüştür.
[Düzenle]
Bu grup kendi iddialarını ispatlamak için bazı ayet ve hadislerin zahirine istinatta bulunmuşlardır ve aşağıda onların bazılarına işaret ediyoruz.
Ehlisünnet
müfessirlerinden biri bu hususta şöyle demektedir: Hz. Musa’nın (a. s) Allah’ı görememesinin sebebi, yüce Allah’ın kendisini görmeye dair
müminlere verdiği vaadin dünyada değil ahirette gerçekleşecek olmasıdır. Hz. Musa’nın (a. s) isteği, gerçekte vaktinden önce arzulanan bir istekti. Bundan dolayı bu isteğine kavuşamadı. Müminlerin Allah’ı görmesi kesin bir husustur. Lakin bu ahiret diyarında gerçekleşecektir. Nitekim
Hz. Muhammed (s. a. a) şöyle buyurmuştur: On dördüncü gecede ayı gördüğünüz gibi Allah’ı göreceksiniz. Ayı on dördüncü gecede gören kimse, onun ay olduğuna kesin bir bilgiyle inanır. Aynı şekilde müminler de Allah Teala’yı ahiret diyarında görecek ve gördüklerinin Allah (c. c) olduğu hususunda hiçbir şüphe duymayacaklardır. Hz. Musa (a. s) , Allah’ı dünyada görmek istedi ve bu esnada Hz. Muhammed (s. a. a) henüz atalarının sülbündeydi. Bu yüzden o, Allah’ı görmekten mahrum kaldı. Yüce Allah ona “Hayır” dedi, “Ben kulum Muhammed (s. a. a) beni görmeyinceye dek hiç kimsenin beni görmemesine karar verdim ve benim ile görüşmek cennette gerçekleşecektir. ”
“Vucuhun Yevmeizin Nadirah. İla Rabbiha Nazirah. ” (O gün birtakım yüzler aydındır.
Rablerine bakarlar.)
Yani insan gözüyle Allah’ı görecektir.
Nitekim
Buhari sahihinde şöyle bir hadis nakletmiştir: “Çok yakında gözlerinizle Allah’ı göreceksiniz. ”
Ahirette Allah’ın müminler tarafından görülmesi, sahih hadis kitaplarında
mütevatir yollardan ve hadis aktarıcılarından bize ulaşmış bir şeydir. Bu hadisler, hiçbir şekilde görmezlikten gelinemez ve reddedilemez. Çünkü
Ebu Said ve
Ebu Hureyre sahih olan hadislerinde şöyle nakletmektedir: “Allah Resulüne (s. a. a) “Biz kıyamet gününde Allah’ı görecek miyiz?” diye sorulur ve Hz. Peygamber (s. a. a) şöyle buyurur: “Bulutların arkasında olmadıkları zaman güneş ve ayı görmede bir zarar görüyor musunuz?” Soranlar “Hayır” dedi ve Hz. Peygamber (s. a. a) şöyle buyurdu: “Bu şekilde Allah’ı göreceksiniz. ”
İki sahih kitapta
Cerir’den nakledildiği üzere Hz. Peygamber (s. a. a) on dördüncü gecenin ayına bakmış ve şöyle buyurmuştur: “Sizler bu ayı gördüğünüz gibi Rabbinizi göreceksiniz! ”
“Allah müminlere güler bir halde tecelli edecektir. ”
Elbette bu grup “Len terani” (beni göremeyeceksin)
ayetinden gafil değildi. Onlar şöyle demekteydi: “Len terani (beni göremeyeceksin) ayetinin manası, görmenin sonsuza dek imkânsız oluşu değildir. Ayetin manası şudur: Ey Musa (a. s) hiç kimse beni görüp diri kalamaz. Bunun üzerine Musa (a. s) ‘Seni görmeyip yaşamaktansa, seni görüp ölmem benim için daha iyidir. ’
diye buyurmuştur. ”
[Düzenle]
Ayeti açıklamadan önce şu noktaya dikkat etmek gerekli gözükmektedir: “İla” kelimesi “yönüne doğru”
ve “
nimet”
manasında harf ve isim şekliyle kullanılmıştır. Ayeti şerife ve nakledilen hadislerde görmek için “ila” kelimesinden istifade edilmiştir. Bu yüzden Ehlisünnete mensup bir grup bunu
tevil etmiş, ayet ve hadisteki “ila” kelimesini isim olarak ve “ala”
kelimesinin tekili olarak nimet manasında değerlendirmiştir. Aynı şekilde
Suri'nin Mansur’dan , o da
Mücahit'ten naklettiği üzere kendisi şöyle demiştir: “İla rabbiha nazira”
cümlesinin manası rabbinin sevabını beklemektir.
Bu görüş bazı Şii kaynaklarında da nakledilmiştir.
Uyun-u Ahbar er-Rıza kitabında İmam Rıza’dan (a. s)
tevhit bilgileri hakkında nakledilenler arasında
İbrahim b. Ebu Mahmut’a ulaşan bir
senetle şöyle aktarılmıştır: İmam Ali b. Musa Rıza (a. s) “Vucuhun Yevmeizin Nadirah. İla Rabbiha Nazirah”
ayetinin manası hakkında şöyle buyurmuştur: “O gün çehreler nurani olacak ve rablerinin sevabını bekleyecektir. ”
[Düzenle]
Şia inancına göre bu görüşün yanlış olduğu çok açıktır. Zira dünyada veya ahirette bulunmak (
cismani diriliş inancı esasınca) bu meselede hiçbir farklılık oluşturmaz. Madde üstü bir varlığı olan Allah, maddi bir varlığa mı dönüşecektir? Ayrıca sonsuz bir makamdan sınırlı bir makama mı inecektir? Bundan dolayı yüce Allah’a bakmaktan maksat, göz ile gerçekleşen duyusal bakış değildir, bilakis bundan maksat
iman hakikati vesilesiyle kalbi bakış ve kalbin görmesidir. Nitekim akli kanıtlar da bunu belirtmektedir.
Ehlibeytten (a.s) ulaşan rivayetler de bu anlama delalet eder.
Başka bir ifadeyle akli deliller, Allah’ın asla göz ile görülmeyeceğine tanıklık eder. Zira göz, sadece cisimleri veya daha doğru bir ifadeyle onların bazı niteliklerini görür ve cisim olmayan ve cisim niteliği taşımayan bir şey ise asla göz ile görülmez. Başka bir tabirle eğer bir şey göz ile görülürse, kesinlikle o mekân, cihet ve madde taşımalıdır. Oysaki yüce Allah, bütün bunlardan daha üstündür. O, sonsuz bir varlıktır. Bu nedenden ötürü maddi dünyadan daha üstündür; zira madde dünyasındaki her şey sınırlıdır.
[Düzenle]
Birçok Kuran ayetinde ve bu cümleden olmak üzere İsrail oğulları hakkındaki ve Allah’ı görme isteğinden söz eden ayetler tam bir açıklık ile Allah’ı görmenin imkansız oluşunu bildirmektedir.
Bu ayet, hiçbir şekilde Allah’ın görülemeyeceğini açık bir şekilde ifade eden ayetlerdendir. Çünkü “len” kelimesi meşhur ediplerin görüşü esasınca, sonsuza dek reddetme anlamındadır. Bundan dolayı “len Terani” cümlesinin mefhumu şudur: Ne bu alemde ve ne de başka bir alemde beni görmeyeceksin. Eğer bir kimse “len” kelimesinin sonsuza dek reddetme manasında oluşu hakkında bir şüphe duyarsa, ayetin mutlak oluşu ve görmenin hiçbir kayıt ve şart belirtmeksizin reddedilişi, hiçbir zaman ve hiçbir koşul altında Allah’ın görülemeyeceğine delil teşkil eder.
[Düzenle]
[Düzenle]
İslamquest sitesi "Allah'ı Görmek" makalesinden yararlanılmıştır.