Allah'ı Görmek

Makaleyi PDF formatında kaydet



Allah’ı görme (Farsça: رؤیت خدا) , İslam’ın ilk yıllarında ortaya çıkan bir mesele olup sonraları mezhebi bir görüş olarak sunulan bir konudur. Allah’ın bu dünyada yahut ahiret hayatında gözle görülüp görülemeyeceği üzerinde durulan bu konuda Şia ve Ehlisünnet’in bazı fırkaları arasında görüş ayrılıkları vardır.


Giriş

[Düzenle]

Bazı Ehlisünnet alimleri , Allah’ın bu dünyada görülmese de ahiret aleminde görüleceğine inanır! Onlardan bazıları bu hususta şöyle demiştir: Bu Ehlisünnetin ve hadis alimlerinin inancıdır.
[1] Reşit Rıza, Muhammed, Tefsiri’l Kur’an-i’l Hekim (Tefisir’i El- Minar) , c. 7, s. 653, Daru’l Marife, Beyrut, Lübnan
Bazıları da Hz. Musa (a. s) ve İsrail oğulları tarafından Allah’ı görme hadisesi hakkında şöyle söylemişlerdir: Bu hadise Allah’ı görmenin imkânsızlığını göstermez, sadece Hz. Musa’nın (a. s) Allah’ı görecek gücünün olmadığını gösterir.
[2] Seyyit b. Kutub b. İbrahim Şazeli, Fi Zilali’l Kur’an, c. 3, s. 1369, Daru’ş Şuruk,


Konunun Tarihçesi

[Düzenle]

Hz. Musa’nın (a. s) Allah’ı görmeye dair isteği hakkında Eşaire ve Mutezile alimleri arasında geçmişte İslam alimlerinin zihnini meşgul eden tartışmalar ve bahisler yaşanmıştır. Bu, İslam’ın ilk yıllarından İmam Rıza (a. s) dönemine dek sert tartışmalara yol açmıştır. Özellikle İmam Bakır (a. s) ve İmam Sadık (a. s) dönemlerinde bu husustaki tartışma ve çekişmeler zirveye ulaşmıştır. Mutezile bu hususu mutlak bir şekilde inkar etmiş, lakin Eşaire meseleyi ahiret bağlamında ispat ve dünya bağlamında ise inkar etmiştir.
[3] Kurtubi, Muhammed b. Ahmet, El- Camiu’l Ahkami’l Kur’an, c. 7, s. 54.
[4] Kurtubi, Muhammed b. Ahmet, El- Camiu’l Ahkami’l Kur’an, c. 7, s. 279.
[5] Kurtubi, Muhammed b. Ahmet, El- Camiu’l Ahkami’l Kur’an, c. 19, s. 8 – 107, İntişaratı Nasır Husrev, Tahran, 1364 h. ş.
[6] Razi, Ebu Abdullah Fahru’d Din Muhammed b. Ömer, Mefatihu’l Gayb, (Tefsir’i Kebir) , c. 13, s. 5-124, Daru İhyau’t Turas el-Arabi, Beyrut, 1420 h. k
Bir grup da Allah’ın hem ahirette ve hem dünyada görüleceğini dile getirmiştir.
[7] Fahru’d Din b. Muhammed Ebu Abdullah Razi, Tefsiri Kebir, (Mefatihu’l Gayb) , c. 13, s. 127.
Enteresan olan her üç grubun da aynı ayete (Araf suresi, 147) istinatta bulunmasıdır. Bu tartışmalar Âl-i Eyyüp eliyle Mutezile fırkasının yok olması zamanına dek sürmüştür.

Allah'ı Görmeye İnananların Delilleri

[Düzenle]

Bu grup kendi iddialarını ispatlamak için bazı ayet ve hadislerin zahirine istinatta bulunmuşlardır ve aşağıda onların bazılarına işaret ediyoruz.

← Ayetler Esasınca İspat


Ehlisünnet müfessirlerinden biri bu hususta şöyle demektedir: Hz. Musa’nın (a. s) Allah’ı görememesinin sebebi, yüce Allah’ın kendisini görmeye dair müminlere verdiği vaadin dünyada değil ahirette gerçekleşecek olmasıdır. Hz. Musa’nın (a. s) isteği, gerçekte vaktinden önce arzulanan bir istekti. Bundan dolayı bu isteğine kavuşamadı. Müminlerin Allah’ı görmesi kesin bir husustur. Lakin bu ahiret diyarında gerçekleşecektir. Nitekim Hz. Muhammed (s. a. a) şöyle buyurmuştur: On dördüncü gecede ayı gördüğünüz gibi Allah’ı göreceksiniz. Ayı on dördüncü gecede gören kimse, onun ay olduğuna kesin bir bilgiyle inanır. Aynı şekilde müminler de Allah Teala’yı ahiret diyarında görecek ve gördüklerinin Allah (c. c) olduğu hususunda hiçbir şüphe duymayacaklardır. Hz. Musa (a. s) , Allah’ı dünyada görmek istedi ve bu esnada Hz. Muhammed (s. a. a) henüz atalarının sülbündeydi. Bu yüzden o, Allah’ı görmekten mahrum kaldı. Yüce Allah ona “Hayır” dedi, “Ben kulum Muhammed (s. a. a) beni görmeyinceye dek hiç kimsenin beni görmemesine karar verdim ve benim ile görüşmek cennette gerçekleşecektir. ”
[8] Taberi, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Camiu’l Beyan fi Tefsiri’l Kur’an, Müterciman, tahkik: Habib Yagmayi, c. 2, s. 536-537, İntişarat-i Tus, Tahran, 1356 h. ş
“Vucuhun Yevmeizin Nadirah. İla Rabbiha Nazirah. ” (O gün birtakım yüzler aydındır. Rablerine bakarlar.) Yani insan gözüyle Allah’ı görecektir.

← Buhari’den Bir Rivayet


Nitekim Buhari sahihinde şöyle bir hadis nakletmiştir: “Çok yakında gözlerinizle Allah’ı göreceksiniz. ”
[10] Buhari, Ebu Abdullah, Muhammed b. İsmail, Sahih Buhari, c. 22, s. 445, Sahih Buhari, saytu’l İslam, http://www.al-islam.com (Mektebetu’ş Şamile.
Ahirette Allah’ın müminler tarafından görülmesi, sahih hadis kitaplarında mütevatir yollardan ve hadis aktarıcılarından bize ulaşmış bir şeydir. Bu hadisler, hiçbir şekilde görmezlikten gelinemez ve reddedilemez. Çünkü Ebu Said ve Ebu Hureyre sahih olan hadislerinde şöyle nakletmektedir: “Allah Resulüne (s. a. a) “Biz kıyamet gününde Allah’ı görecek miyiz?” diye sorulur ve Hz. Peygamber (s. a. a) şöyle buyurur: “Bulutların arkasında olmadıkları zaman güneş ve ayı görmede bir zarar görüyor musunuz?” Soranlar “Hayır” dedi ve Hz. Peygamber (s. a. a) şöyle buyurdu: “Bu şekilde Allah’ı göreceksiniz. ”
[11] Deruze, Muhammed İzzet, Et- Tefsiru’l Hadis, c. 2, s. 199, Daru İhyau’l Kutub el-Arabiyye, Kahire, 1383 h. k.
[12] Meraki, Ahmet b. Mustafa, Tefisru’l Meraki, c. 29, s. 153, Daru İhyau’t Turas el-Arabiyye, Beyrut.
[13] Tantavi, Seyyid Muhammed, Et- Tefsiru’l Vesit lil Kur’an-il Kerim, c. 15, s. 205.
[14] İbn Kesir Dımeşki İsmail b. Ömer, Tefsiri’l Kur’an-il Azim, c. 8, s. 287, Daru’l Kutub el-İlmiye, Menşurat Muhammed Ali Beyzun, Beyrut, 1419 h. k.
İki sahih kitapta Cerir’den nakledildiği üzere Hz. Peygamber (s. a. a) on dördüncü gecenin ayına bakmış ve şöyle buyurmuştur: “Sizler bu ayı gördüğünüz gibi Rabbinizi göreceksiniz! ”
[15] Et-Tefsir’ul Munir fi’l-Akideti eş-Şeriat, c. 29, s. 267.
[16] Zuheyli, Tefsiru’l Vesit, c. 3, s. 2783.
[17] Mealimu’t Tenzil fi Tefsiri’l Kur’an, c. 3, s. 280.
“Allah müminlere güler bir halde tecelli edecektir. ”
[18] Müslim, Sahihi Müslim, Bab’u İman, Hadis 316, Me’vgiu’l İslam, http://www.al-islam.com (Mektebetu’ş Şamile.
Elbette bu grup “Len terani” (beni göremeyeceksin)
[19] Araf, 143.    
ayetinden gafil değildi. Onlar şöyle demekteydi: “Len terani (beni göremeyeceksin) ayetinin manası, görmenin sonsuza dek imkânsız oluşu değildir. Ayetin manası şudur: Ey Musa (a. s) hiç kimse beni görüp diri kalamaz. Bunun üzerine Musa (a. s) ‘Seni görmeyip yaşamaktansa, seni görüp ölmem benim için daha iyidir. ’
[20] İbn Ebu Hatem Abdurrahman b. Muhammed, Tefsiri’l Kur’an-il Azim, c. 5, s. 1559, Tefsiri’l Kur’an-il Azim, Tahkik Es’ad Muhammed Et- Tiyb, Naşir Mektebetu Nizar Mustafa El-Baz, Arabistan, 1419 h. k
diye buyurmuştur. ”

Ayetin Açıklaması

[Düzenle]

Ayeti açıklamadan önce şu noktaya dikkat etmek gerekli gözükmektedir: “İla” kelimesi “yönüne doğru”
[21] Böyle bir durumda bağımsız bir manası olmayacaktır, sadece kelimeler arasında bir bağ olarak ondan istifade edilecektir.
ve “nimet
[22] Böyle bir durumda çoğulu “آلاء” olur. Bu Kur’an’da otuz dört defa kullanılmış ve otuz bir defa "فَبِأَيِّ آلاءِ رَبِّكُما تُكَذِّبان" (Rabbinizin hangi nimetlerini inkar ediyorsunuz?! ) şeklinde zikredilmiştir.
manasında harf ve isim şekliyle kullanılmıştır. Ayeti şerife ve nakledilen hadislerde görmek için “ila” kelimesinden istifade edilmiştir. Bu yüzden Ehlisünnete mensup bir grup bunu tevil etmiş, ayet ve hadisteki “ila” kelimesini isim olarak ve “ala”
[23] “Yöneliş” manasındaki “ila” harfi değildir.
kelimesinin tekili olarak nimet manasında değerlendirmiştir. Aynı şekilde Suri'nin Mansur’dan , o da Mücahit'ten naklettiği üzere kendisi şöyle demiştir: “İla rabbiha nazira” cümlesinin manası rabbinin sevabını beklemektir.
[25] İbn Kesir Dımeşki, Tefsiri’l Kur’an-il Azim, c. 8, s. 287-288, Tefsiri’l Kur’an-i’l Azim, Daru’l Kutub el-İlmiye, Beyrut, 1419 h. k.
Bu görüş bazı Şii kaynaklarında da nakledilmiştir. Uyun-u Ahbar er-Rıza kitabında İmam Rıza’dan (a. s) tevhit bilgileri hakkında nakledilenler arasında İbrahim b. Ebu Mahmut’a ulaşan bir senetle şöyle aktarılmıştır: İmam Ali b. Musa Rıza (a. s) “Vucuhun Yevmeizin Nadirah. İla Rabbiha Nazirah” ayetinin manası hakkında şöyle buyurmuştur: “O gün çehreler nurani olacak ve rablerinin sevabını bekleyecektir. ”
[27] Saduk, Uyun-u Ahbar er-Rıza (a. s) , c. 1, s. 114, İntişarat’i Cihan, 1378 h. k.


Allah’ı Görme Görüşünün Eleştirisi

[Düzenle]

Şia inancına göre bu görüşün yanlış olduğu çok açıktır. Zira dünyada veya ahirette bulunmak (cismani diriliş inancı esasınca) bu meselede hiçbir farklılık oluşturmaz. Madde üstü bir varlığı olan Allah, maddi bir varlığa mı dönüşecektir? Ayrıca sonsuz bir makamdan sınırlı bir makama mı inecektir? Bundan dolayı yüce Allah’a bakmaktan maksat, göz ile gerçekleşen duyusal bakış değildir, bilakis bundan maksat iman hakikati vesilesiyle kalbi bakış ve kalbin görmesidir. Nitekim akli kanıtlar da bunu belirtmektedir. Ehlibeytten (a.s) ulaşan rivayetler de bu anlama delalet eder.
[28] Tabatabai, Seyyid Muhammed Hüseyin, El-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an, Musevi, Muhammed Bakır, c. 20, s. 178, Defteri İntişarat’i İslami, Kum, 1374 h. ş


← Gözün Görebilme Kapasitesi


Başka bir ifadeyle akli deliller, Allah’ın asla göz ile görülmeyeceğine tanıklık eder. Zira göz, sadece cisimleri veya daha doğru bir ifadeyle onların bazı niteliklerini görür ve cisim olmayan ve cisim niteliği taşımayan bir şey ise asla göz ile görülmez. Başka bir tabirle eğer bir şey göz ile görülürse, kesinlikle o mekân, cihet ve madde taşımalıdır. Oysaki yüce Allah, bütün bunlardan daha üstündür. O, sonsuz bir varlıktır. Bu nedenden ötürü maddi dünyadan daha üstündür; zira madde dünyasındaki her şey sınırlıdır.

Doğru Görüş ve Netice

[Düzenle]

Birçok Kuran ayetinde ve bu cümleden olmak üzere İsrail oğulları hakkındaki ve Allah’ı görme isteğinden söz eden ayetler tam bir açıklık ile Allah’ı görmenin imkansız oluşunu bildirmektedir.
[29] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir’i Numune, c. 5, s. 381, Daru’l Kutub el-İslamiye, Tahran, 1374 h. ş
Bu ayet, hiçbir şekilde Allah’ın görülemeyeceğini açık bir şekilde ifade eden ayetlerdendir. Çünkü “len” kelimesi meşhur ediplerin görüşü esasınca, sonsuza dek reddetme anlamındadır. Bundan dolayı “len Terani” cümlesinin mefhumu şudur: Ne bu alemde ve ne de başka bir alemde beni görmeyeceksin. Eğer bir kimse “len” kelimesinin sonsuza dek reddetme manasında oluşu hakkında bir şüphe duyarsa, ayetin mutlak oluşu ve görmenin hiçbir kayıt ve şart belirtmeksizin reddedilişi, hiçbir zaman ve hiçbir koşul altında Allah’ın görülemeyeceğine delil teşkil eder.
[30] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir’i Numune, c. 6, s. 360, Daru’l Kutub el-İslamiye, Tahran, 1374 h. ş



Dipnot

[Düzenle]
 
1. Reşit Rıza, Muhammed, Tefsiri’l Kur’an-i’l Hekim (Tefisir’i El- Minar) , c. 7, s. 653, Daru’l Marife, Beyrut, Lübnan
2. Seyyit b. Kutub b. İbrahim Şazeli, Fi Zilali’l Kur’an, c. 3, s. 1369, Daru’ş Şuruk,
3. Kurtubi, Muhammed b. Ahmet, El- Camiu’l Ahkami’l Kur’an, c. 7, s. 54.
4. Kurtubi, Muhammed b. Ahmet, El- Camiu’l Ahkami’l Kur’an, c. 7, s. 279.
5. Kurtubi, Muhammed b. Ahmet, El- Camiu’l Ahkami’l Kur’an, c. 19, s. 8 – 107, İntişaratı Nasır Husrev, Tahran, 1364 h. ş.
6. Razi, Ebu Abdullah Fahru’d Din Muhammed b. Ömer, Mefatihu’l Gayb, (Tefsir’i Kebir) , c. 13, s. 5-124, Daru İhyau’t Turas el-Arabi, Beyrut, 1420 h. k
7. Fahru’d Din b. Muhammed Ebu Abdullah Razi, Tefsiri Kebir, (Mefatihu’l Gayb) , c. 13, s. 127.
8. Taberi, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Camiu’l Beyan fi Tefsiri’l Kur’an, Müterciman, tahkik: Habib Yagmayi, c. 2, s. 536-537, İntişarat-i Tus, Tahran, 1356 h. ş
9. Kıyamet, 22-23.    
10. Buhari, Ebu Abdullah, Muhammed b. İsmail, Sahih Buhari, c. 22, s. 445, Sahih Buhari, saytu’l İslam, http://www.al-islam.com (Mektebetu’ş Şamile.
11. Deruze, Muhammed İzzet, Et- Tefsiru’l Hadis, c. 2, s. 199, Daru İhyau’l Kutub el-Arabiyye, Kahire, 1383 h. k.
12. Meraki, Ahmet b. Mustafa, Tefisru’l Meraki, c. 29, s. 153, Daru İhyau’t Turas el-Arabiyye, Beyrut.
13. Tantavi, Seyyid Muhammed, Et- Tefsiru’l Vesit lil Kur’an-il Kerim, c. 15, s. 205.
14. İbn Kesir Dımeşki İsmail b. Ömer, Tefsiri’l Kur’an-il Azim, c. 8, s. 287, Daru’l Kutub el-İlmiye, Menşurat Muhammed Ali Beyzun, Beyrut, 1419 h. k.
15. Et-Tefsir’ul Munir fi’l-Akideti eş-Şeriat, c. 29, s. 267.
16. Zuheyli, Tefsiru’l Vesit, c. 3, s. 2783.
17. Mealimu’t Tenzil fi Tefsiri’l Kur’an, c. 3, s. 280.
18. Müslim, Sahihi Müslim, Bab’u İman, Hadis 316, Me’vgiu’l İslam, http://www.al-islam.com (Mektebetu’ş Şamile.
19. Araf, 143.    
20. İbn Ebu Hatem Abdurrahman b. Muhammed, Tefsiri’l Kur’an-il Azim, c. 5, s. 1559, Tefsiri’l Kur’an-il Azim, Tahkik Es’ad Muhammed Et- Tiyb, Naşir Mektebetu Nizar Mustafa El-Baz, Arabistan, 1419 h. k
21. Böyle bir durumda bağımsız bir manası olmayacaktır, sadece kelimeler arasında bir bağ olarak ondan istifade edilecektir.
22. Böyle bir durumda çoğulu “آلاء” olur. Bu Kur’an’da otuz dört defa kullanılmış ve otuz bir defa "فَبِأَيِّ آلاءِ رَبِّكُما تُكَذِّبان" (Rabbinizin hangi nimetlerini inkar ediyorsunuz?! ) şeklinde zikredilmiştir.
23. “Yöneliş” manasındaki “ila” harfi değildir.
24. Kıyamet, 22-23. ayet.    
25. İbn Kesir Dımeşki, Tefsiri’l Kur’an-il Azim, c. 8, s. 287-288, Tefsiri’l Kur’an-i’l Azim, Daru’l Kutub el-İlmiye, Beyrut, 1419 h. k.
26. Kıyamet, 22-23.    
27. Saduk, Uyun-u Ahbar er-Rıza (a. s) , c. 1, s. 114, İntişarat’i Cihan, 1378 h. k.
28. Tabatabai, Seyyid Muhammed Hüseyin, El-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an, Musevi, Muhammed Bakır, c. 20, s. 178, Defteri İntişarat’i İslami, Kum, 1374 h. ş
29. Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir’i Numune, c. 5, s. 381, Daru’l Kutub el-İslamiye, Tahran, 1374 h. ş
30. Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir’i Numune, c. 6, s. 360, Daru’l Kutub el-İslamiye, Tahran, 1374 h. ş


Kaynakça

[Düzenle]

İslamquest sitesi "Allah'ı Görmek" makalesinden yararlanılmıştır.    



جعبه ابزار