Abdulmuttalip’in Kurban Adağı
Makaleyi PDF formatında kaydet
Abdülmuttalip’in Abdullah’ı kurban olarak adaması,
İslam tarihinde sürekli olarak üzerinde durulan ve İslam’da
adak ve
kurban anlayışının sorgulandığı bir konudur. Ancak bu olay doğru analiz edildiğinde hiçbir yanlış ve eksik yönü olmadığı gibi akılcı ve dini bir yönünün de olduğu ortaya çıkacaktır.
[Düzenle]
‘Kurban etme’ terim olarak dini bir merasime verilen addır. Ama sözlük anlamında ‘kurban’ Arapçada «قُرب» ‘kurb’ kökünden gelen yakınlaşma anlamında bir kelimedir.
Bu kelimenin anlamı bizlere kurban etmekle
Allah yakınlaşma gayesi taşındığını göstermektedir. Başka bir tabirle ‘kurban etme’ belirli bir çerçevede İnsanın Allah Teala’ya yakınlaşma kastıyla fedakarlıkta ve bağışta bulunmasıdır.
[Düzenle]
Tarihi nakiller göz önüne alındığında önceki
dinlerde ve
ümmetlerde adak ve kurban ritüelleri farklı ve çeşitli şekillerde gerçekleştiriliyordu.
Örneğin
Habil ve
Kabil elde ettikleri mahsulü Allah Teala’ya yakınlaşma kastıyla kurban etmişlerdir.
Bu hâdise
Kuran’ı Kerim'de şöyle geçer: “ (Ey
Muhammed! ) Onlara,
Adem'in iki oğlunun haberini hak olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. ”
[Düzenle]
İslam öncesinde insan da kurban edilmekteydi.
İslam dini bunu kaldırarak kurban etme merasiminin aslını kabul edip sadece eti
helal hayvanların kurban edilmesine izin verdi. Bu ameli
Hac merasiminin bir parçası olarak
Kurban Bayramı günü amellerinden biri karar kıldı.
[Düzenle]
Şimdi gelelim Allah Resulü Muhammed Mustafa’nın (s. a. a) dedesi hakkında nakledilen hâdiseye: Bu kıssa Allah Resulünün babası olan
Abdullah’ın,
Abdülmuttalip tarafından kurban edilmek için adanması olayı ve bu konuda İslam peygamberi Hz. Muhammed’in (s. a. a): «أَنَا ابْنُ الذَّبِيحَيْن»
’Ben iki kurbanlığın oğluyum’ (
İsmail ve Abdullah)
hadisidir. Tarihçiler ve
muhaddisler bu rivayeti küçük farklarla nakletmişlerdir.
[Düzenle]
Şimdi Abdülmuttalib’in oğlu Abdullah’ı kurban olarak adaması hakkında birkaç noktaya değinerek konunun anlaşılmasını sağlayalım:
1. Abdülmuttalib’in davranışından anlaşılan
İbrahim’in (a. s) şeriatında bunun haram olmadığı yönündedir.
Bir diğer tabirle önceki şeriatlarda böyle bir adağın
haram olduğu veya
caiz olmadığı yönünde bir veri bulunmamaktadır.
2. Zahiren bu eylem Abdülmuttalib’e özeldi ve ona ilham olmuştu.
3. Abdülmuttalib, Hz. İbrahim’in (a. s) dinine tabi iyi bir
mümindi. Öyle bir imana ve teslimiyete ulaşmıştı ki heybeti
Ebrehe’yi korkuya düşürmüştü. Halkı üstün
ahlaka davet etmekte ve aşağılık işlerden alı koymaktaydı. İbrahim’in (a. s) arkasından dosdoğru giden birisinin böyle bir sınamaya tutulması tabii değil midir? Sahip olduğu azametli ruhun ve imanının âşikar olması için Allah böyle bir adakta bulunmasını ona ilham etmiştir. Diğer taraftan ise çocuklarını diri diri gömen bir toplumda yeni doğmuş bir çocuğun yaşaması için yüz deve kurban etmesi
cahiliye vahşetine verilebilecek en doğru cevap olmuştur.
4.
İmam Rıza (a. s) bir konuşmasında Allah Resulünün «أَنَا ابْنُ الذَّبِيحَيْن» ‘Ben iki kurbanlığın oğluyum’ sözünü açıklarken şöyle buyuruyor: ”Abdülmuttalib, kendi döneminde bazı adetleri topluma benimsetmiştir. İslam dini bu adetleri kabul etmiştir. Eğer Abdülmuttalib’in amelinin bir hücceti olmasaydı ve kendi evladı Abdullah’ı İbrahim’in (a. s) İsmail’i (a. s) adadığı gibi aynı iradeyle kurban adamasaydı, asla İslam Peygamberi bu iki insana nispet vererek ’Ben iki kurbanlığın oğluyum’ diyerek iftihar etmezdi. Allah Teala İsmail’in (a. s) kurban edilmesine hangi sebepten ötürü razı olmadıysa Abdullah’ın kurban edilmesine de aynı sebepten ötürü razı olmamıştır. Bu ilahi inayetin sebebi Hatem’ul-Enbiya Muhammed Mustafa’nın (s. a. a) ve
Masum İmamların bu soydan gelecek olmasıydı. Buna binaen kurban kesmek sünnet olup, müminler arasında yaygınlaşmıştır…”
5. Aklın,
fıtratın ve mantığın kabul ettiği desturları yerine getirmek gerçek imanın nişanesidir. Bunun yanında ilahi desturlara amel etmek kişisel bir tarzın taraftarlığını yapmak olmadığı için yadırganamaz. Örneğin
İmran’ın eşi karnında taşıdığı çocuğu Allah’ın evinde hizmetçi olması için
Beyt’ul Mukaddes’e adıyor.
Veya Allah Teala, Peygamberi İbrahim’i (a. s) evladı İsmail’i kurban etmesi için destur veriyor.
Bu ilahi sınamaları o dönemin insanlarının yobaz ve bağnaz görüşleriyle denk görmek doğru olmayacaktır. Allah’tan uzaklaşan bu insanlar evlatlarını
put için kurban etmekte, açlık korkusundan ve kız erkek çocuklar arasında fark koyarak onları katletmekteydiler. Hatta bazı
müşrikler kız çocuklarını diri diri gömmekteydiler. Doğal olarak bu vahşete kurban ve adak gibi kutsal değerlerin adını vermek yanlıştır.
6. Bazı adakların zahiren akıl ve mantıkla çeliştiği öngörülebilir. Lakin gerekli dikkat gösterilecek olursa bu vakıalarda ilahi sınav ve ilhamlar sonucu özel bir destur ve imtihanın söz konusu olduğu netice olarak ta akıl ve mantıkla çelişen bir durumun ortaya çıkmadığı görülecektir. Doğal olarak bunu
zulüm ve haksızlık olarak görmek yanıştır. Bilakis bu vakıaların toplumsal ve sosyolojik etki ve sonuçları göz önüne alındığında, insanlık için
hayır ve
kerametin kapıları aralanmıştır.
7. İnsanın evladını adamasının önceki
semavi dinlerde var olan bir
sünnet olduğunu kabul etsek dahi
rahmet ve
merhamet sahibi Allah Teala’nın bunu, toplumların bağışlanma ve affolunma vesilesi karar kıldığını kabul etmeliyiz. Aklı selim toplumsal bir hayır ve maslahat söz konusu olduğu zaman bunu muhakkak edecek sünneti de hayır olarak görmektedir. Örneğin
kısasta hayat olduğu gibi ilahi desturların, birçok belanın önünü aldığını akli selim kabul etmektedir.
[Düzenle]
[Düzenle]
İslamquest sitesi "Abdülmuttalip'in Abdullah'ı Kurban Etmesi" makalesinden yararlanılmıştır.